Internet Yayınlarına RTÜK Denetimi Üzerine…

Normalde sitede güncel, politik konulara çok girmemeyi tercih ediyorum, çünkü, ehm, basitçe başım belaya girmesin istiyorum. Ama bu sefer öyle bir durum var ki, cidden sinirlendim ve genel olarak ortamlarda gördüğüm tartışmalar da saçma sapan olduğu için dayanamadım, yazdım.

Bilmeyenler için bir-iki gün önce internet üzerinden yapılan yayınlara denetim ve ceza hakkını RTÜK’e veren tasarı onaylandı. Bunun yankıları, tartışmaları bir kaç gündür devam ediyordu. Normal bir tartışma gibi millet ayaklanmadı, tartışma programlarında masaya yatırılmadı. Sadece üç beş açıklama yapıldı, bir iki laf arası tartışıldı, geçti. Yapılan tartışmalar da artık suyu çıkartılmış, sansür var baskı var yasak var falan gibi önemli olan ama soyut olduğu ya da iki tarafın da bir iki anektodla sıyrılabildiği, genel çoğunluğun iplemediği konular üzerinden döndü. En son sanki mantıklı bir cümleymiş gibi “bu düzenlemeyi Youtube’a, Twitter’a değil, Netflix’e, BluTv’ye, puhuTV’ye yönelik yaptık” açıklamasını duyunca benim şalterim attı.

Öncelikle sansüre, kısıtlamaya zaten karşıyım, onunla başlayalım. Çocukları zararlı yayınlardan korumak devletin işi değil, annenin babanın dedenin anneannenin yani ebeveynlerin işi. Eğer etkilenme çağındaki çocuğun ne izlediğini (ve ne oynadığını ve ne okuduğunu ve ne yaptığını) takip etmiyorsan, çocuğun saldım çayıra mevlam kayıra yaşıyorsa zaten hata sende. Artı çocuğuna neyin yanlış neyin doğru olduğunu ebeveyn olarak sen öğretmiyorsan, televizyondan diziden filmden öğreniyorsa zaten kötü bir ebeveynsin. Yani oğlun okuyup çalışıp topluma faydalı bir birey olmaktansa, dizide gördüğü pardüseli mafya tip olmayı seçiyorsa suç senin. Çünkü her mecraya sansür koysan da, düzgün eğitim almamış çocuk yeri geldiğinde kötü bir arkadaştan, yeri geldiğinde yanlış bir öğretmenden, yetişkinden zaten yanlış olanı alacak demektir, durduramazsın. Bu noktada devlete yani RTÜK’e tek düşen, hangi programın hangi yaş grubuna uygun olduğu konusunda araştırıp, bilgilendirmeyi ebeveyne yapmaktır, ki bu da basitçe “genel izleyici”, “7 yaş üstü” falan gibi uyarıları programın sağına soluna koymak kadar basit. Eğer çocuğun senin gözetiminde olmadan uygun olmayan yayınları izliyorsa yine suçlu sensin.

Çocuk işini geçtik, yetişkinler açısından belirli yayınlardan rahatsız olup, kaldırılmasını takep eden zihniyeti hiç anlamıyorum. Bir yayın seni rahatsız ediyorsa, izlemezsin, çok basit. Toplumun çoğunu rahatsız edecek bir yayın varsa herkes, hep birden izlemezse, o yayın zaten kaldırılır, sonuçta izlenme oranına göre hareket eden bir sektör bu. İzlenmezse reklam alamaz, reklam alamazsa da yayından kaldırılır. Bir yayın sadece sırf bir kesimi rahatsız ediyor diye kaldırılıyorsa, ceza alıyorsa o yayını izleyen, izlemek isteyen kesimin özgürlüğüne müdahale ediliyor demektir. Yani beyni bir programı izlememe özgürlüğünü kullanacak kadar çalışmayan bir kitle yüzünden diğer kitlenin özgürlüğüne müdahale etmek saçmalıktır.

Şimdi diyelim ki, televizyon her eve giren bir şey, yine diyelim ki kontrol edilmesi önemli, hadi öyle olsun. Değil aslında ama öyle kabul edelim. Peki bu yeni düzenlemenin müdahale alanı olarak belli bir üyelik gerekteren, girişine şifre konulabilen, yaş durumuna göre izleme seçenekleri belirleyebildiğiniz mecralar olması neden? Puhu ile blutv’yi bilmiyorum ama Netflix’te hesaba bu bahsettiğim güvenlikleri koyabiliyoruz. Yani benim oğlum, benden izni olmadan Netflix’i sadece benim belirlediğim yayınlar çerçevesinde izleyebilir. Haliyle benim çocuğumun herhangi bir düzenlemeyle Netflix’ten korunmasına gerek yok. Ben 30 küsur yaşında bir adamım. Ne iyidir ne kötüdür ayırt edebiliyorum. Aklım yerinde, şiddetin ne kadarını, cinselliğin ne kadarını kaldırabileceğimi de biliyorum. Yani benim adıma neyin faydalı neyin zararlı olabileceğini bana anlatması, benim yerime seçim yapması için devlete de ihtiyacım yok. Parmaklarımda istemediğim bir programı kapatacak kadar çalışıyor, yani beni rahatsız eden bir şey gelirse kapatıp, başla bir şey izleyebilirim. O zaman bu düzenleme neyi düzenliyor, kimi neyi koruyor açıklayabilir misiniz?

Şimdi bir şey suç ise suçtur. Nerede ne şekilde yapıldığının bir önemi yoktur. Yani adam öldürmek suç ise suçun evde, dışarda, sokakta, mekanda, bıçakla, sopayla ya da karpuzla işlenmesi bu durumu değiştirmez. Karpuzla öldürdü diye ceza almıyorsa sorun karpuzda değildir. Eğer biri suç işlemek için karpuz kullanıyorsa, acaba karpuza mı odaklanmalıyız, yoksa suçu işleyen adama mı? Haliyle suç unsuru içeren bir konu varsa, internet üzerinden ya da televizyondan , ya da sokakta bağırarak yapılmasının bir farkı var mıdır? Eğer suç varsa, her türlü o suç cezalanmalı evet.

Şimdi metafordan anlamayanlar için açıklayayım. Bir şeyin yasaklanması veya cezanlandırılabilmesi için ortada bir suç olması lazım. Eğer suç unsuru yoksa yaptığın şey özgürlüğe müdahaledir. Adnan Oktar üzerinden tartışalım. Bu adamın yayınlarında suç olarak görülecek bir şey varsa bu adama neden müdahale edilemiyor? İnternetten suç ihtiva eden bir yayın yapıp ceza almıyor mu gerçekten? Peki nice genç twitter’da, facebook’ta ona buna hakaretten patır patır ceza nasıl alıyorlar? Wikipedia Türkiye’de nasıl yasaklanabiliyor? Demek ki ortadaki işlenen suçla ilgili bir problem var. Ya da ortada bir suç yok. Bu arada şu saçma sapan düzenlemeyle Adnan Oktar gibi gereksiz bir adamı savunur gibi yaptırdınız ya bana, helal olsun.

Bir de denetleyen zihniyete bakalım o zaman. Denetim görevini verdiğiniz RTÜK’ün televizyonda gerçekten başarılı bir iş çıkardığını söyleyebilir misiniz? Üst düzey yöneticilerimizden biri (zaten bir tane var sayılır) bir dizideki dekolteden rahatsız olup, müdahele emri vermeden müdahale edemeyen bir kurumdan bahsediyoruz. Evlilik müessesine derin zarar veren, direkt toplumun ahlak anlayışını ayaklar altına alan evlilik programlarının yasaklanması için üst düzey bir yöneticinin (bir tane olan hani) rahatsızlığını dile getirmesi gerekti. Bir tarafta dekolteye cezalar yağdıran RTÜK, öbür tarafta vahşet, çarpık ilişki dolu reality showlara ceza bile kesmiyor. Amcası aslında babasıymış, annesi aslında erkekmiş gibi benim gibi görece modern bir insana bile “nooluyo ya?” dedirten yayınlar yapan ve bunların gerçek olduğu iddiasında bulunan bir yayın topluma zarar vermiyor da, tümüyle kurgu olan birilerinin uydurduğu yapımdaki dekolte mi zarar veriyor? Zaten içeriği tamamen kurgu olan, bir adamın hayal gücünden çıkan bir şey, nasıl olur da topluma, kültüre zarar verir anlamıyorum. Sonuçta tarihini, kültürünü kurgusal bir yapımdan öğreniyorsan o zaman eğitim sisteminde de bir problem var demektir.

İnsanların televizyondan uzaklaşıp alternatif kanallara yönelmesindeki sebep de bu zihniyet değil mi zaten? Öyle saçma bir baskı unsuru var ki, televizyonda rahat rahat bir şeyler yapmak mümkün değil. Sigarayı gösterme, alkolü gösterme, dekolte haşa, öpüşme gösterme, o sebeple saçma sapan yayınlar çöplüğü halinde televizyon. Sonuçta içi boş, saçmalıklarla dolu ve bu getirilen “denetim”in baskısıyla iyice suyu çıkmış yayınlardan sıkıldığım için, kendi kazandığım para ile kendime uygun olduğunu düşündüğüm ve bu sebeple satın aldığım bir ürüne neden devlet müdahalesine ve bu müdahale ile para ödediğim şeyin ücretsiz olanla aynı potada erimesine okey olayım ki? Sinemada severek izlediğimiz nice filmin televizyona düşünce bütün o etkileyiciliğini nasıl yitirdiğine kaç kez şahit olduk? Şimdi aynı durum internet ortamlarında da yaşatmak istendiğinde insanlar nasıl büyük tepki göstermez hayret ediyorum.

Kimse kendini kandırmasın. Bu düzenlemenin seni beni düşünmek, toplumu zararlı şeylerden korumak gibi bir düşüncesi yok. Konu sadece bizim her hareketimizi denetlemek, bir yönetim mekanizmasının hoşuna gitmeyen, onun fikriyle çelişen yada sadece onu rahatsız eden bütün oluşumları durdurmak, olur da daha iyi daha güzel ve daha özgür bir şey ortaya çıkarsa onun önünü kesebilmek.

Şimdi bu yazıya “ortada yasak yok ki, sadece denetleme var” diyen geri zekalılar çıkacaktır. Denetleme yapabilmek için düzenlemeye gerek var mı? Bu mecralardaki yayınları izleyip, suç unsuru var mı yok mu tespit edebilmek için illa yasal bir şeyler mi gerekli? Suç tespit edilirse, ilgili mercilere iletmek için illa düzenleme mi yapılmalı? Kendinizi ve kimseyi kansırmayın, denetleme burada kritik değil, ceza verme yetkisi kritik. Bir de bu düzenlemeyi savunanların, hatta oluşmasında rol oynayanların, bu platformları hiç duymadıklarını, duymuş olsalar da hayatları boyunca da 10-20 lira vermeyeceklerini ama benim verip onlardan daha kaliteli, daha özgün, daha cesur işler izlediğimi bildikleri ve bunun kıskançlığıyla aslında desteklediklerini bilmek de bu ülke için iki kat üzüyor beni. Netflix’e, blutv’ye abone olup da “devlet burayı bi denetlesin, anamız bacımız izliyor” diyen bir kişi var mıdır acaba?

İşte üstünkörü tartışılan bu düzenlemeyle beraber bu ülkede özgürlük ve özgünlük bir darbe daha aldı. Hala bu ülkede fazla özgürlük var, baskı yok diyenlerin de özgürlüklerine bir gün müdahale edilir, o zaman ne demek istediğimizi anlarlar diye ümit ediyorum. Uzun oldu ama anlatmak istediklerimi anlattığımı düşünüyorum. Eğer siz de bu ve benzeri durumlardan müzdaripseniz, lütfen bir şekilde ses çıkarın. Twitter’dan, facebook’tan, internetten, maille, postayla, kargoyla, güvercinle bir şekilde memnuniyetsizliğinizi dile geririn. Böylece birileri de sizden gaza gelir, onlar da bişeyler söyler, bu durumlardan rahatsız olanların sayısının az olmadığı görülür, belki toplumu düşünüyorum diyenlerde bu sayının çokluğuna bakıp bu tip kısıtlayıcı düzenlemelerden vazgeçerler.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın