FilmYorum – Terminator 2: Judgment Day (1991)

Künye

Yönetmen: James Cameron
Oyuncular: Arnold Schwarzenegger, Linda Hamilton, Robert Patrick, Edward Furlong, Joe Morton
Tür: Bilimkurgu, Fantastik, Aksiyon, Macera
Ülke: ABD, Yayın Tarihi: 25 Ekim 1991, Süre: 2 saat 36 dk

Giriş

Yaşım olmuş 30 küsur. Yaklaşık bir rakam veremeyeceğim kadar çok film izlemişimdir. Büyük kısmı bende bir izlenim bırakmıştır, isim söyleyince aklımda bir hissiyat oluşturuyor. Ama efsane statüsüne koyduğum, muhteşem olduğunu düşündüğüm filmler o kadar çok değil. Bir süredir sitede eski yazılarımı toparlayım diye uğraşıyordum ve farkettim ki taslaklarda orta karar bulduğum bir sürü film var. Site benim olduğuna göre sıradan bulduğum değil de, efsane bulduğum işlerin yer alması çok daha mantıklı değil mi? İşte bu sebeple taslakları sildim ve bu efsane işlere bir bir eğilmeyi, sizlerle paylaşmayı planlıyorum. İlk konuğumuz Terminator serisinin tartışmasız en iyisi olan Terminator 2: Judgment Day. Hazır Genesys fiyaskosu unutulmuş, seri yeniden James Cameron’a dönmüşken bir hatırlayalım istedik. Neden efsane statüsünde olduğunu tartışalım bakalım.

Hikaye

İlk filmde Sarah Connor T-800’den kurtulmayı başarmıştı. Sene 1995 olmuş, Sarah Connor anlattıklarından dolayı akıl hastanesine yatırılmış, bu arada kendisini korumak için gelen Kyle Reese’den oğlu John dünyaya gelmiş ve o da anlaşamadığı bakıcı ailesiyle hayatını bir şekilde sürdürmektedir. Gelecekte ise Skynet anne karnında öldüremediği John’u bu sefer en naif durumunda olduğu ergenlikte (Hehehe. Dişi Terminator’u ergenliğe göndermeyi akıl edememiş tabi 🙂 ) öldürmeye karar verir. Bu sefer daha ileri bir sürüm olan sıvı metalden yapılma T-1000’i gönderir. John Connor durur mu, yapıştırmış cevabı. Robotun hakkından robot gelir diye ilk filmdeki kötü robot T-800’ü yeniden programlayıp kendisini korumaya gönderir.

Artılar/Eksiler

Hmm hangisinden başlayalım? Kötü karakterden. Film sinema tarihinin en başarılı düşmanlarından birine sahip filmimiz. Robert Patrick’in başarıyla oynadığı T-1000 sıvı metal olmasının avantajlarıyla zaten 1-0 önde başlıyor. Sesini, görüntüsünü değiştirebilmesini verdiği stratejik avantajı da ekleyelim. Bir de bunun yanında görevine odaklanışı, az konuşup çok iş yapma başarısı da eklenince tadından yenmiyor. Film boyunca “Bu adamı yenemeyeceğiz, bari kaçalım” hissine katılmadan edemiyorsunuz.

Filmin diğer büyük artısı Linda Hamilton. Sarah Connor’ın ilk filmdeki zor durumdaki kadından, buradaki güçlü kadın karaktere dönüşümü harikülade. Hem anneliği işe duygusal bir temele oturtulması, hem de Skynet’e karşı bir planı olan fiziksel olarak da sağlam bir imaj verilmesi Sarah’ı derinlikli bir karakter haline getirmiş. Sinema tarihinin en başarılı kadın karakterlerinden biri olmayı fazlasıyla hakediyor.

Arnold’ın artan ününden sonra iyi adam olması şaşırılacak bir şey değil. Hatta çok başarılı bir twist diyebiliriz. Ama burada esas başarı yakalanan durum John ile T-800 arasındaki ilişki. Hem komik hem de duygusal anlar paha biçilmez. Bir robot ile çocuğun bu kadar insani bir ilişki kurmaları ve bunun böylesi yansıtılabilmesi hakikaten alkışlanası. Arnold’ın daha soğuk mesafeli havasının ve değişik aksanın da T-800’e ne kadar uygun olduğunu da eklemeden edemeyeceğim.

Görsellik ve bu görselliğin kullanımı bugünün teknolojisine göre bile çok eski kalmıyor (ilk filme hiç bakmayın) ancak filmin çekildiği zaman düşünüldüğünde Cameron’ın yıllar sonra Avatar’da tekrarlayacağı döneminin çok üstünde bir kalite gösterme hünerine hala saygı duymak gerekiyor. Hele ki sıvı metal falan gibi çok çok daha zor bir işe girişmişler, hani robotikle falan kurtarılamaz. Ellerindeki imkanları başarıyla kullanmaları ve bunu çok sırıtmadan yapmayı başarmaları da ayrıca alkışı hakediyor.

Hikayenin akıcılığı da bir başka olumlu yan. Bir bilimkurgu olmasına rağmen (zaman yolculuğu dışında) fazlasıyla ayakları yere basıyor ve aklınıza yatan bşr hikaye sunuyor. Hem John’un korunmasında, hem de Skynet’in durdurulmasında ekibimizin izlediği yol, son derece mantıklı. Bu yolda herhangi bir zorlama yanda aşırıya kaçmaya gitmemişler. Adım adım organik olarak gelişen olayları takip ediyor ve sorunla karşılaştıklarında buldukları çözümü takdir ediyorsunuz.

Film mizah-duygusallık-aksiyon dengelerini çok iyi kuruyor ve hiç birinde aşırıya kaçmıyor, hepsini tadında sunuyor. Yani film sizi tam kıvamında güldürüyor, ağlatıyor ve heyecanlandırıyor. Tempo olarak da çok iyi ayarlanmış. Ne sizi yoracak kadar hızlı, ne de bayacak kadar yavaş ilerliyor. Bir de film hikayesini, derdini, açıklama yapması gereken yerleri hikayeye güzel yediriyor. Böylesi arkaplanı olan bir konuda bir kaç sahne dışında durup olay anlatımı olmaması başarıdır. O anlatım sahnelerinin de gelecekten bilgi almak isteyen Sarah ile T-800 diyalogları olması son derece mantıklı.

Sonuç

Terminator’un ilk filminin kurduğu temel üzerine çok daha kapsamlı, çok daha gerçekçi, çok daha sağlam bir evren inşa eden bu film, seri ile ilgili sevdiğiniz her şeyin de aslında kaynağıdır. İlk film çok eski kaldı artık ama T2’nin hala gideri var. Hem efsane karakterleri, hem vurucu hikayesi, hem de dönemine göre başarılı hikayesiyle her AltDünya severin bilmesi, en az bir kez izlemiş olması gereken filmlerden biri. Bir başka efsanede görüşene dek esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın