FilmYorum – Ant-Man and the Wasp (2018)

Bu yazı “Ant-Man and the Wasp” filminden hiç bir spoiler içermez. Sadece yazarın film hakkındaki yorumlarından ibarettir. O sebeple “Tutku bu film hakkında ne düşünüyor?” diyen birileri varsa onlara hitap amacıyla yazılmıştır.

Künye

Yönetmen: Peyton Reed
Oyuncular: Paul Rudd, Evangeline Lilly, Michael Douglas, Hannah John-Kamen, Michelle Pfeiffer, Michael Pena, Laurence Fishburne
Tür: Fantastik, Aksiyon, Bilimkurgu
Ülke: ABD, Yayın Tarihi: 6 Temmuz 2018, Süre: 2 saat 5 dk

Giriş

Ant-Man filmlerinin yayın tarihi olarak konumları ne acayip denk geliyor di mi? İlk film Age of Ultron’dan sonra Civil War’dan önceydi, bu film de Infinity War’dan sonraki ilk film. Halbuki bu filmlerin böyle tarihi önemli konumlarda bulunmak gibi bir vaatleri yok. Mesela Cap Marvel filminin Infinity War’a yol yapacağınıi oyunun çehresini değiştireceğini falan bekliyorsunuz ama Ant-Man’den? Hiç böyle bir iddiası olmamasına rağmen yayın tarihi ister istemez sizi geriyor. İşte beklentiler böyle abuk subukken, sessiz sedasız gösterime girdi kahramanımızın ikinci filmi ve fena olmayan bir açılışla da beklenenin üstüne çıktı diyebiliriz. Peki ben nasıl buldum filmi? Buyrun anlatayım.

Hikaye

Civil War’dan sonra Scott ev hapsine mahkum olmuş, Luis’e kurdukları firmada yardım edip, küçük Cassie ile ev içerisinde eyleşmekten başka çok bir şey yapamıyor. Hope ve Hank de Scott’a bir şekilde yardımcı olmaktan dolayı suçlu bulunmuşlar ve kaçıştalar. Hank Scott’ın kuantum evrenine gidip gelmesini takıntı hale getirmiş ve Janet’ın hala hayatta olabildiğine inanmakta, onu bulmak için çeşitli çalışmalar yapmaktadır. Bu çalışmaların farkında (ve peşinde) olan bir kişi daha vardır, Ghost adlı gizemli bir karakter.

Artılar/Eksiler

Filmi izlemeden önce Infinity War’ın Marvel’a katkısından çok zararı olduğunu düşünüyordum. Yani tüm dünyayı değiştiren bir olay varken sokak seviyesi kahramanımız Ant-Man’in yerel düzeydeki macerası ne kadar anlamlı olabilirdi ki? Captain Marvel 90’larda geçeceği ve orijin olduğu için bir yerlerden kurtarıyordu ama bu film? Spoiler olmasın ama şu kadarını söyleyeyim, bu film Infinity War’a bağlanacak diye izlemeyi düşünüyorsanız yanlış noktadasınız. Film Infinity War’la tamamen alakasız, hatta ilk film ve Civil War dışında MCU’yu da çok iplediğini söyleyemeyiz. Bu kötü bir şey gibi gelmiş olabilir ama aslında MCU’nun “herşey birbirine bağlanacak” konseptinin kötü yanına düşmekten kurtarıyor. Film bağımsız ve kendi kendine gayet güzel bir şekilde izleniyor.

Filmin en büyük artısı tartışmasız Paul Rudd. Kendisini Friends döneminden beri takip eden biri olarak onun o temiz, düz, saf komedi oyunculuğunu seviyorum ve bu derece komplike bilim muhabbetlerinin döndüğü (“Siz her şeyin başına kuantum mu ekliyorsunuz?”) bir filmde mizahı kusursuz taşımasını takdirle karşılıyorum. Güldğüm kısımların çoğunun yazarların başarısı kadar Paul Rudd’un sunuşu olduğunu düşünmeden edemedim. İlk filmde çok sevmediğim ama bu filmde daha iyi bulduğum Evangeline Lilly’yi de takdir etmek gerek. İkilimiz filmin adını paylaşmayı hak edecek bir uyum yakalamayı başarmışlar. İlk filmdeki iyiler ekibinin büyük bölümü rolleri biraz azaltılarak da olsa burada yerlerini almışlar. Eski yüzleri görmek, ilk filme yapılan referanslar son derece tadında olmuş. Hank Pym’in de ilk filmden daha fazla öne çıkması da yerinde bir tercih olmuş.

Esas kötü karakterimizi de çok başarılı buldum. Ghost’un biraz klişe arka plan hikayesine rağmen mevcut olaylara bağlanışı, kendisinin motivasyonu, güçleri falan hakikaten tadında bir kötü/gri karakter olarak MCU’nun Ant-Man kısmında hoş bir yer edinmesini sağlamayı başarmış. Michele Pfeiffer ve Laurance Fishburne gibi iki önemli oyuncuyu, Ant-Man’in çizgi roman tarihinde kritik yerleri olan, MCU’da ise Hank Pym gibi daha pasif ama saygın bir konuma koyulan Janet Pym ve Bill Foster (aka Goliath) karakterleri olarak görmek de hoş bir sürprizdi. Janet’ı ilk filmde Hank’e yaptıkları gibi, makyajlayıp (ki ilk filmdekinden daha iyi olmuş bence) flashback sahnesine koymaları da filmin en başarılı anlarından biriydi. Oyuncu kadrosu genelde ilk filmden daha iyi iş çıkarmış yani. Sadece yan kötü karakterleri fazla karikatürize ve gereksiz buldum. Bir de fazla mizahi polise de ne gerek olduğunu çözemedim.

Filmin hikayesi ise, Infinity War’daki evrensel çaptaki olaylardan sonra son derece basit, naif ama bir o kadar da eğlenceli. Dünyaları değiştirmiyorlar ama zaten dertleri bu değil. Bu riskli bir hareket gibi görünse de, bu film özelinde hoş bir durum olarak kalmış. Çok temiz bir aile, arkadaşlık, dostluk, kahramanlık hikayesi anlatıyorlar. Hikayede çok büyük sürprizler, şoklar yok, ilk andan itibaren olayların ne şekilde gelişeceğini anlıyorsunuz. Yine de o kadar keyifli akıyor ki hikaye, bu klişeleri çok dert etmiyorsunuz. Film MCU’nun en iddialı filmi olma derdinde değil, sadece size keyifli ve sıcak bir hikaye anlatmak istiyor ve bunu da başarıyor. Tabii bu durum “filmi sinemada değil de evde mi izlesem?” sorusunu akıllara getirmiyor değil.

İşte o noktada aksiyon sahneleri devreye giriyor. Buradaki aksiyonun ilkinden daha etkileyici olduğunu kabul etmek gerek. Bu sefer küçülme-büyüme olayını çok daha akıcı bir şekilde aksiyon sahnelerine yedirmişler. Wasp’ın Ant-Man’den daha iyi bir atlet olduğu ve aksiyon sahneleri de genelde onun üzerinden gittiği için dövüşlerin ilkinin bir tık üstüne çıkması normal. Bu büyüme küçülme olayını araba takip sahnesinde kullanmak da yaratıcı bir fikir olmuş. Bunun yanına iki tane de Ghost’un nesnelerinin içinden geçme gücüyle alakalı dövüş sahnesi koymuşlar. Onlar da çok başarılı olmuş. Aksiyon ile ilgili tek sorunum, o ilkindeki sahne içinde heybetli görünen aksiyon sahnelerinin gerçek hayatta mini minnacık olduğuyla ilgili geyiği burada kullanmamaları. Bir iki oyuncak araba geyiği dışında o espri potansiyeli harcanmış gibi geldi.

Filmin mizahını ise şöyle özetleyeyim; kahkahadan yarıldığım, gözümden yaş geldiği olmadı ama bütün filmi yüzümde gülerek izledim. Yani genel olarak güldüren, hoşunuza giden, sizi eğlendiren pek çok espri vardı. Hem de hiç biri öyle fazla sulu, zorlama durmuyor, son derece filmin akışı içerisinde doğal olarak geliyor ve güldürüyor. Özellikle bu küçülme ve büyüme geyiklerini en az aksiyon sahneleri kadar başarılı kullanmışlar. Filmin ciddiyeti de yer yer düşse de fena değildi. Aile ilişkilerini (hem Hope-Janet, hem de Cassie-Scott için de) iyi işlemişler, Ghost’un hem geçmişi, hem de Bill’le durumu güzel bağlanmış. Ama mesela Hope-Scott ilişkisi çok boş geldi. Yan kötülerin olayı, konumları çok klişe ve sıradandı.

Sonuç

Marvel’ın aynı çizgi romanlarında olduğu gibi bütün kahramanların dünyayı kurtarmalarına gerek olmadığı hatırlatan bir film var elimizde. Film en baştan amacını sizi eğlendirecek, keyiflendirecek bunu yaparken illa tüm evreni sarsacağım diye uğraşmayacak bir film yapmak olarak oymuş ve bunu tamamen yerine getiriyor. Tüm aile oturup keyifle izleyebileceğiniz, esprilerinde bile belli bir düzeyi koruyan, kaliteli oyunculardan hoş performanslarla zenginleşen, elindeki potansiyelin bir kısmını kullanamasa da özellikle aksiyon sahneleriyle gönlünüzü fetheden, en büyük avantajı olarak izlemek için tüm MCU evrenini ezbere bilmeniz gerekmeyen bir film. Sinemaya gitmeye değer mi tartışılır ama şu filmsiz sıcak yaz günlerinde sinemanın klima avantajlarından yararlanmak için kesinlikle ideal bir tercih. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

1 geri izleme / bildirim

  1. AltList - Zevkime Göre 22 MCU Filminin Sıralaması - AltDünya

Bir yanıt bırakın