ÇizgiRomanYorum – Inhumans (2018)

Künye

Yayıncı: Marmara Çizgi, orj: Marvel Comics
Orjinal Adı: Inhumans #1-12
Dil: Türkçe, Basım Yılı: 2018
Yazar: Paul Jenkins
Çizer: Jae Lee

Giriş

Marvel’ın 90’lardaki “Marvel Knights” markası pek çok klasik Marvel kahramanını çok daha “cool” bir şekişde yeniden yaratmasıyla meşhurdur. Daredevil, Punisher, Black Panther hatta Spider-Man. Bunların arasında en önemlilerinden biri de elbette Inhumans’dı. Artık sadece tutması garanti olan popüler kahramanlar değil, halihazırda efsane olan ancak ülkemizde daha az bilinen kahramanlar da dilimize kazandırıldığı için bu önemli çizgi romana sıra gelmesi an meselesiydi. Ve geçen ay Inhumans Türkçe olarak Marmara Çizgi tarafından yayınlandı.

Genelde klasik olan, adı camiada anılan çizgi romanların %75’ini ayıla bayıla okurum ve çok zevk alırım. %20’lik bir kısmı bana hitap etmez, tarzını türünü bir şeyini beğenmem, ancak neden saygı duyulması gerektiğini, insanların neden hayran kaldığını anlayabilirim. Geriye kalan %5’i ise anlayamıyorum maalesef. Anlayabileceğiniz gibi Inhumans bu %5’lik kısma denk geliyor. Nedenlerini açıklamaya çalışıcam, farklı fikirde olanlara saygım sonsuz, yorumlarda siz de açıklayabilirsiniz. O zaman başlayalım.

Hikaye

Inhumans bilen bilmeyenler için Kree’lerin insan deneyleri sonucu genetik farklılıklar gösteren ve terrigen sisi sayesinde insanüstü güçler kazanan bir topluluktur. Black Bolt adlı bir kral ve onun tebaası tarafından yönetilen Inhumans, Atillan adlı bir şehirde dünya ile bağları kopuk şekilde yaşamaktadırlar. En son terrigen ayininde Woz isimli çocuğun evrim geçirmeyip, daha geriye gitme olarak görülen Alfa İlkel’e dönüşmesi Inhumans’ın düzeninde bir çatlak oluşturacaktır. Black Bolt’un tahtı ele geçirmek isteyen zindandaki deli kardeşi Maximus Woz’un bilinmeyen güçlerini kullanarak insanları Atillan’a saldırmaya ikna edip, kendisi de içerden Alfa İlkelleri kullanarak darbe yapmayı planlar. Bunlar olurken Black Bolt anlamsız bir şekilde hiç bir şey yapmamaktadır.

Artılar/Eksiler

Şimdi çizgi romanların bazılarının değeri zamanında kalır. Yani 60’lardaki 70’lerdeki hikayeler o dönem için kusursuz olsa da, bugün aynı tadı vermesi olanaksızdır. Acaba diyorum, bu durum bu çizgi roman için de geçerli mi? Şimdi şöyle başlayayım, hikaye aslında bir şeyler olabilecek, büyük şeylere gebeymiş gibi duruyor. Ortada büyük planlar, ilginç karakterler, ilgi çekici temalar falan var. Ama okurken o kadar sıkıldım, o kadar sıkıldım ki, ger bölümden sonra arkadaki konsept resimlere bakıp biraz durulmaya çalıştım. Neden ki sorunuza cevap arayalım.

Birincisi çizgi roman ölümüne temposuz ve aksiyonsuz. Olaylar inanılmaz yavaş ilerliyor. Her bölümde çok çok az gelişme oluyor ve bu sebeple hem bölümün sonuna gelmek fazla yorucu, hem de bu sürece bir daha girmek istemediğiniz için diğer bölüme merak ve akıcılık ciddi zarar görüyor. Sürekli bir dışses anlatım çabası var ve kesinlikle anlamsız geliyor. Bu düşük tempo ve olaysızlık belli ki yazarın tercihi olmuş ama bir çizgi roman için inanılmaz kötü bir karar. Hani kitap da belki edebiyatla yutturursun, film falan olsa oyunculukla yırtarsın ama çizgi roman bu tarzı kesinlikle kaldıramamış.

Çizgi roman bu olaysızlık ve temposuzluğa rağmen gereğinden fazla uzun. Fasikül olarak 12 sayıya denk geliyor ve çok net konuşucam, gereksiz kısımları atarsanız 2-3 bölümde bitirilebilecek bir hikaye. Yani son derece kısa ve öz bir şekilde Maximus’un ayaklanması başlatılıp, olaylar hızla geliştirilip sonuçlandırılsa çok daha başarılı olabilirdi. Çünkü arada güzel başarılı fikirler var. Onlar da bu uzunlukta kaynayıp gidiyor.

Sonunda büyük bir şeyler çıkartıp, sizi dumura uğratmak istiyor yazarımız. Görece bunu yapıyor ama iki tane sorunum var sonuyla ilgili. Birincisi hikayenin uzunluğu sona ciddi zarar beriyor. Yani sizi germek için, çok kötü herşey hissi yaratmak için geliştiriyor, geliştiriyor hikayeyi bir süre sonra hem sonunda bir şey olacağını çözüyorsunuz, hem de bir yerden sonra o kadar sünmüş oluyor ki olaylar sonu umursamıyorsunuz bile. Bitse de gitsek artık modu oluyor.

İkinci sorunum sonla ilgili de, çok Sherlock Holmes (dizi film değil kitaptaki halini diyorum) olmuş. Yani spoiler gibi olacak ama “Aslında her şeyi biliyordum ki” moduna bağlanmış olması. En uyuz olduğum sondur. Yaşanan onca şeyi, onca detayı bir anda değersiz hale getirir. Hem de esas adamı ukala bir moda sokar. Burada da tam bu yapılmış. Hiç gerek olmayan bir planın bitişine şahit olmuş oluyoruz.

Peki herşey çok mu kötü? Değil aslında. Totalde ortaya çok iyi olmayan bir iş çıksa da arada güzel tonlar yakalamışlar. Mesela Inhumans toplumunun yönetilişi, hiyerarşisi, toplumu güzel şekilde yansıtılmış. Aradaki alakasız kişilerin öyküleri bunu sağlıyor. İşte Terrigen ayini, dövmeci adam falan aslında güzel detaylar. Kraliyet içindeki ilişkiler de güzel işlenmiş. Sadece Maximus değil diğerlerinin de Black Bolt ile ve kendi aralarındaki ilişkiler hem derinlikli hem de başarılı olmuş. Hatta öyleki biraz daha düzgün işlense, üzerine oynansa Game of Thrones tadı vermesi işten değil.

Hikayenin bir diğer başarılı yanı da insan doğasının, politikasının olumsuz taraflarının güzel yansıtılması. Inhumanlara bakış açısı olsun, olası bir kriz durumundaki bürokrasi olsun, fantastik bir hikayede bu kadar gerçekçi ve başarılı tespitlere saygı duymak lazım. Toplumların olaylara tepki vermek için geçtikleri süreçleri ince bir şekilde eleştirmiş Jenkins.

Çizimler klasik Marvel tarzından daha farklı. Daredevil’deki Joe Quesada’nın çizimlerini bilenler yadırgamayacaktır. Daha sert geliyor bana. Hayranı değilim ama fazla da rahatsız olmuyorum. Hikayeye uyumlu en azından. Bir de Jae Lee’nin sondaki bu seri hakkındaki yazılarını görünce sempati duydum kendisine.

Çizgi romana ekstralar olarak, Alex Ross önsözü, skeç resimleri ve Paul Jenkins ve Jae Lee’nin seri üzerine yorumları var. Dolu dolu olmasa da yeterli. Özellikle hikayeden sıkılanlara hoş bir alternatif sunuyor. Buraları okuyup biraz daha gaza gelip bir iki bölüm daha ilerleyebiliyorsunuz mesela.

Sonuç

Bu ÇizgiRomanYorum’ları daha “Mutlaka okumalısınız” dediğim işlere ayırmayı düşünüyordum ama geçen aydan kalan son çizgi roman olduğundan yorumunu da yazmak istedim. Inhumans büyük beklentiyle başladığım, çok detaylı tanımadığım için farklı bir tat bulacağımı düşündüğüm ancak beni tatmin etmeyen, hatta biraz zorlamayla bitirdiğim bir iş olarak yerini aldı kütüphanemde. Belki kiminizin hoşuna gidebilir, burada anlattığım olumsuz yanlar sizi rahatsız etmez. Yine de zevki benimkine benzeyenlere çok tavsiye etmiyorum. Zaten güncel olmadığı ve evreni (en azından yakın zamanı) çok etkilemediği için pas geçebilirsiniz. Bir başka yazıda görüşmek dileğiyle esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın