AltTribute – Bir Barış Manço Tribute ve Sevdiğim 5 Şarkısı

Barış Manço Siyah Beyaz

Barış Manço’nun bende yeri hep ayrı olmuştur. Daha konuşmaya yeni yeni başlamışken arabada Barış Manço kasetini tekrar tekrar dinleyerek bizimkileri çıldırtacak kadar eskiye dayanır. Küçükken Arkadaşım Eşek, Ayı gibi daha küçük nesile hitap edecek şarkılarını keyifle dinledim, 7’den 77’ye katılan çocuklara imrendim, büyüdükçe ise hem Dönence gibi şaheserleri anlamaya hem de kendisinin modern batı müziği ile Türk müziğini inanılmaz bir ahenkle harmanlamasını takdir etmeye başladım. Kendisinin Türk ve Dünya müziğindeki yeri, yaptıkları, ürettiklerinin gerçekten eşsiz ve şahsına münhasır olduğunu böyle bir yeteneğin bir daha gelmesinin çok düşük bir olasılık olduğunu düşünüyorum.

Bu site benim olduğu ve bana hitap eden şeylerden oluştuğu için çok uzun zamandır bir Barış Manço tribute yazmak için isteğim vardı. Ancak hem istediğim tatta kaynak bulamamam, hem de bir türlü zaman ayarlayamamam neticesinde bu yazı hep aklımın bir köşesinde kaldı. En sonunda bir kaç ay önce Kafkaokur dergisi Eylül sayısında kapağına da koyduğu Barış Manço hakkında çok güzel ve detaylı bir yazı hazırlayıp, hem de yanına Doğukan ve Batıkan’ın röportajları ile kendisini yad edince, onlardan ilham alarak ben de bu yazıya giriştim. Zaten AltTribute kategorisinin oluşturulması da biraz bu gazla oldu. Temel kaynağım Kafkaokur’un o sayısı olup, Google aracılığıyla detaylandırılmıştır. Buyurun, benim hayatımda önemli yere sahip olan, en modern ozan Barış Manço’yu birlikte hatırlayalım.

Hayatı

 

2 Ocak 1943 yılında Rikkat Uyanık ve Hakkı Manço çiftinin ikinci çoğu olarak dünyaya gelmişti Barış Manço. Adı Savaş olan tezat olarak bu ismi almıştı. Manço ailesinin genelinde de bir yer değiştirme durumu söz konusuydu. Mançozade ailesi Konya’dan Selanik’e sonra İstanbul’a yerleşmişlerdi. Anne babasının ayrılması sebebiyle babasıyla kalan Barış, pek çok farklı ev ve pek çok farklı okul değiştirmişti.

Barış’ın müziğe olan hayranlığı büyük ölçüde Devlet Konservatuarı Klasik Türk Sanat Müziği sanatçısı ve hocası olan annesinden kaynaklıydı.İlk müzik grubu olan Kafadarlar’ı Galatasaray Lisesi’nde okurken kurmuştu. Grup genel olarak Rock müzik coverları yapıyordu ve Barış Manço’nun ilk bestesi Dream Girl de bu dönemde ortaya çıkmıştı. İlk konserini ise yine Galatasary Lisesi’nde kurduğu ikinci grubu Harmoniler ile verecekti. Bu grupla üç tane 45’lik çıkardı. Liseden sonra öğrenimini Belçika’da devam ettirmek istedi ve Harmoniler grubu dağıldı. 1963’te yüksek öğrenim görmek için Belçika Kraliyet Akademisi’ne yazılan Barış, burada müzik kariyeri ile ilgili görüşmek için ünlü şarkıcı Henry Salvador ile buluştu. Ancak kendisi ile anlaşamadı ve Belçika’ya döndü. Resim, grafik ve iç mimarlık eğitimi görürken bir yandan da garsonluk, otomobil bakıcılığı gibi ek işler yapıyordu. Bir yandan Fransızcası’nı ilerletirken bir yandan da batı müziğini araştırmaya ve üretmeye devam ediyordu.

Barış Manço’nun müziğinin dönüm noktalarından biri Galatasaray’dan arkadaşı Ender Enön’le beraber gurbetçi Türk işçilerinin çalıştığı kahvehanelerden birinde çalarken gerçekleşir. Rock müziği çok iplemeyen işçilere çaldıkları bir gün, işçilerden biri sahneye çıkıp türkü okumak ister, izin verirler. Barış’ı ve Ender’i çok iplemeyen kitle, bu işçi türkü okudukça coşar, alkış kıyamet kopar. Böylelikle Barış aklına ellerindeki modern enstrümanlarla halk müziği çalma fikri gelir. Bu ikisini harmanlamaya başlayarak kendilerine bir isim yapmaya başlarlar. Bu sırada hippi kültüründen etkilenen Barış, saçlarını uzatır ve tarzını da İspanyol paça pantolon, kolye ve yüzüklerle destekler.

En büyük başarılarından biri de Paris’in meşhur Olympia sahnesine ilk çıkan Türk olmasıydı. Bu konserinde tanıştığı Belçikalı Les Mistigris ile çalmaya başlayan Barış, Fransa, Belçika, Çekoslovakya, Almanya gibi pek çok ülkede konser vermekteydi. Bu konserler sırasında Barış Manço, Hollanda’da bir trafik kazası geçirdi ve dudağında derin bir yarık oldu. Kendisin en öne çıkan özelliklerinden biri olan bıyıklarını da bu yara izini kapatmak için bırakmıştı.

Les Mistigris ile kariyerine devam eden, hatta Türkiye’ye de gelen Barış yurt dışında vize sorunları yaşamaktaydı. 1969 yılında Belçika Kraliyet Akademisi’ni birincilikle bitirerek İstanbul’a döndü ve grupla da yollarını ayırdı. İstanbul’da grup içerisinde Mahzar Alanson ve Fuat Güner’in de olduğu Kaygısızlar grubuna katıldı. Barış’ın katılımı gruba yeni bir soluk getirmişti. Barış Manço efsanelerinden Kol Düğmeleri bu grup ile kaydedilecek ve büyük başarı yakalayacaklardı. İlerleyen dönemde Ağlama Değmez Hayat ile ilk Altın Plak Ödülü’nü de yine bu grupla beraber kazanacaktı. Yurt dışında da başarılı olmak isteyen Barış’ın yolu Kaygısızlar’ın Türkiye’de kalmak istemesi sebebiyle aytıldı.

Kasım 1970’te sadece gitar ve kemençeyle kaydedilen Dağlar Dağlar hem Barış Manço’nun kendine has müzik tarzının ilk örneği oldu, hem de 700.000’den fazla satarak Platin Plak Ödülü’nü kazandırdı.Sonrasında Barış Manço ünlü Moğollar grubu ile güçlerini birleştirdi. Türk müziği ile Avrupa’da sesini duyurma amacında birleşen grup MançoMongol adını alıyordu. Pek çok başarılı işe imza atan ve Andaolu’yu karış karış gezen bu ortaklık, imajları nedeniyle zaman zaman zorluklarla karşılaşıyordu. Barışçıl ve birleştirici bir amaç güden grup yerine göre hem sağ hem de sol kesimden tepki görebiliyordu. Haziran 1971’de grup arasındaki anlaşmazlıklar ve Barış’ın sağlık problemleri sebebiyle Manchomongol grubu dağıldı ve Barış’ın orkestrası görevini Kurtalan Ekspres’e (bir başka MFÖ üyesi Özkan Uğur’un da o dönemde grupta olduğunu not edelim) bıraktı. Grubun kuruluşundan kısa bir süre sonra Barış yedek subay olarak askere gitti.

Eğitim döneminden sonra kayıtlar yapan Barış Manço, askerden döndükten sonra tam zamanlı olarak müziğine odaklanabilmişti. Pek çok popüler şarkıya imza atan Barış, hatta popülerliği sayesinde “Baba Bizi Eversene” adlı bir filmde bile oynamıştı.  Avrupa’da ise istediği başarıyı yakalayamıyordu. Bu sıralarda aşk kapısını çalmıştı. 1975’te tanıştığı ve 1978’de evlendiği Lale Çağlar ile hayatının sonuna kadar evli kalacak, Doğukan ve Batıkan adlarında iki çocuk sahibi olacaktı. Barış Manço 80’lerde de ardı ardına pek çok başarılı albüm yayınlamaya, ödüller almaya ve başarılar kazanmaya devam ediyordu. 1985’teki 24 Ayar albümü kapağında Kurtalan Ekspres yazmayan ilk Barış Manço albümüydü. Bu albümle birlikte Barış Manço, artık albümlerinde bilgisayar soundlarına yer vererek Kurtalan Ekspres’i de sadece sahnede tutmak istiyordu. Bu albümün aynı zamanda daha çok çocukların ilgi odağı olmuştu. Bundan sonra da hep çocukların Barış Abisi olacaktı.

80’lerin sonu 90’ların başında Barış Manço unutulmaz şarkılar üretmeye devam ederken, bir yandan da televizyon projelerine ağırlık verecekti. Bu projelerden “Barış Manço ile 7’den 77’ye” 1988 yılında TRT 1 kanalında yayın hayatına başladı. “Adam Olacak Çocuk, İkinci Kahvaltı, Dönence, Dere Tepe Türkiye” gibi programlarla gerçekten de 7’den 77’ye tüm Türkiye’yi televizyon başına kitliyor, sadece eğlendirmekle kalmıyor, pek çok yeni şey de öğretiyordu. Özellikle benim de içinde bulunduğum 80’li yıllarda doğan, çocukluğunu 90’lı yıllarda yaşayanlar için ayrı bir yerdedir bu programlar. O dönem hepimiz Barış Manço’dan “10 puan, 10 puan, 10 puan” almak istemişizdir.

Bu süreçte yurt içi ve yurt dışında milyonlarca dinleyicisiyle buluştuğu konserlerine de devam ediyordu. Bunun sonucunda Fransa Edebiyat ve Sanat Şövalyesi, Japonya Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü, Belçika’nın Liege şehrinden “Onursal Hemşehri” unvanı gibi pek çok ödüle ve unvana layık görüldü.

Barış Manço 1 Şubat 1999’da Kadıköy Moda’daki evinde kalp krizi geçirdi. Hemen Siyami Ersek Hastanesi’ne kaldırılsa da saat 01:30’da hayata gözlerini yumdu. Devlet töreni ile uğurlanan cenazesini binlerce kişi takip etti. 3 Şubat 1999’da üzerinde Galatasaray bayrağı da bulunan Türk bayrağına sarılı tabutu Atatürk Kültür Merkezi’ne getirildi ve bir tören yapıldı. Kanlıca Mihrimah Sultan Mezarlığı’nda toprağa verildi. Mezarına ”Gesi Bağları” yorumundan sebep Kayseri Gesi beldesinden getirilen topraktan atıldı. Başta çocuklar olmak üzere, milyonlarca seveni de televizyon başında hüzünle takip etti.

Barış Manço’nun ölümünün ardından Kadıköy Moda’daki köşkü müze haline getirildi. Kendisinin kişisel eşyalarının sergilendiği bu müze şarkıları ve sevgimizle birlikte hala onu yaşatmaktadır.

Şahsına münhasır tarzı ile üretmiş olduğu onlarca efsane şarkı ile Türk müziğine yaptığı katkılar bir yana, televizyon programlarında farklı kültürleri tanıtma ve bu kültürlerin güzel yanlarını göstermeye çalışması, farklı ülkelerde yaptığı konserlerle ismine yakışır bir şekilde dünya barışına yardımcı olma çabası başka bir yana, yine telvizyonda hem çocukların güzel duygularla yetişmesini sağlama çabası, hem de yetişkinlere daha iyi birer anne/baba olmak için yol gösterici olması bambaşka bir yana. Hiç bir ayrım yapmaksızın tüm Türkiye’yi aynı sevgi ve saygıyla kucaklamayı başaran, Türkiye’nin ayrım yapmaksızın tüm kesimlerince aynı şekilde sevilen bir insandı. Bir Barış Manço geçti bu topraklardan, yeri asla tam olarak dolamayacak. Bize de kendisinin şarkılarını keyifle dinlerken, öğretilerini unutmamak düşer.

Ayrılık geldi başa, katlanmak gerek. Nur içinde yatsın hepimizin Barış Abi’si.

 

Barış Manço’nın çok sevdiğim beş şarkısı için 2.sayfaya lütfen…

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın