AltList – Lucas Arts’ın 5 Efsane Adventure Oyunu

Vakitsizlikten yazı yazamıyorum demiş miydim? Ya da bunu söyleyişim bir milyonuncu kez oldu mu? Dedim ki, hazır azıcık aksiyon, motivasyon dolmuşum, site de boş durmasın, az biraz hareketli olsun, sayfalar yazılarla dolsun, genç ve bolca boş zamana sahipken başka sitelerde yazdığım, dönemlik değil zamansız, arşivlik yazılarımı toparlayayım, güzelce siteye adapte edip buraya koyayım. Zati aradan uzun yıllar geçtiği için eski editörlerimin de ses çıkartacaklarını (hatta var olduğumu hatırladıklarını) zannetmiyorum. O zaman sizin için de uygunsa buyrun “Tutku’nun Zamansız Yazıları” serisinin beşincisine.

Neden oyun oynarız sorusunun herkes için farklı cevapları vardır. Benim için iki tane öne çıkan cevap var. Birincisi gerçek hayatta yapamadığımız, olamadığımız kişiler olmak. NBA 2k oynayıp sezonun MVP’si olmak gibi mesela. İkinci ve bugünkü dosya konumuzla ilgili olansa güzel bir öyküyü interaktif bir şekilde izleyebilmek.

Konu hikaye anlatımı olunca 90’larda bir oyun türü feci öne çıkıyordu: Point Click Adventure. Bu işin o dönemki erbabı ise bayrağı Sierra’dan devralıp daha başarılı hale getiren Lucas Arts’tı. Telltale’in çöküşüyle bu tür artık güzel anılarımızda kalmış olsa da, o eski günleri yad etmek ve o muhteşem oyunlara bir selam çakmak istedim. İşte o 90’lar kokan, el çizimi grafikleri ve tuhaf mizah anlayışlarıyla Lucas Arts’ın 5 efsane oyunu…

Notlar: Sıralama beğeniye göre değil, kronolojiktir. Her birinin bende yeri ayrı olduğu için (Yine de Monkey Island’ı en çok sevdiğimi not olarak ekleyeyim.) sıralayamadım.  Her zamanki gibi liste kişiseldir. Yani oynamadığım ya da çok hakim olmadığım oyunları eklemedim, mesela Sam & Max bu sebeple listede yok. Listeye alınmadığı için kızdığınız oyunlarla ilgili fikirlerinizi yorumlarda paylaşabilirsiniz. Anlaştıysak başlayalım.

 

Indiana Jones serisi

Sadece filmleri izlemiş birine sorsanız, “Indiana Jones’a hangi tür oyun yapılır?”, eminim en popüler cevaplar arasında adventure yer almaz. İşte Lucas Arts’ın dehası da burada yatıyor. Filmin hikayesini hemen hemen birebir temel alan ilk oyunu oynadığımda resmen büyülenmiştim. Filmden sahneleri kendimiz kontrol ediyorduk. İlginç bir şekilde filmin temposunu sadece mouse’la sağa sola tıkladığınız bir oyunun içine adapte etmeyi başarmışlardı.

Indy’nin mizahı, filmin objelere dayalı senaryosu adeta bu oyun için yaratılmış gibiydi. Sonrasında özgün bir senaryoyla gelen devam oyunu “Fate of Atlantis” de en az ilk oyun kadar başarılı oldu. Tabii ki sonradan Lucas’ın başarısız kararlar mekanizması devreye girerek Indiana Jones’u Tomb Raider tarzı bir oyuna çevirerek berbat ettiler. Ama ne yaparlarsa yapsınlar ilk iki oyunun güzel anılarını silmeyi başaramadılar. Eğer ilginizi cezbettiyse ve eski grafikler sizi rahatsız etmezse, ki retro grafiklerin yeniden moda olduğu şu günlerde yadırgayacağınızı çok sanmıyorum, iki oyun da Steam ve GOG’da satılmakta.

Monkey Island serisi

Evet, anılarımda büyük yeri olması sebebiyle bu oyunu hep ayrı bir yere koyacağım, fırsat buldukça da bahsedeceğim. Çünkü her şeyiyle mükemmel. Korsan olmak isteyen Guybrush, onun yavuklusu Elaine, yavuklusunu çalmak isteyen hayalet korsan LeChuck, Insult Sword Fight, konuşan kafa Murray ve daha neler neler. Ron Gilbert’ın bizden farklı çalışan kafasının eseri olan Monkey Island hem adventure türünün popüler olmasında, hem de Lucas Arts oyunlarının zirve yapmasında çok büyük role sahiptir.

Lucas’ın klasik “SCUMM” sistemini başarıyla kullanan ilk iki oyunu bayılarak oynadıktan sonra inanılmaz bir grafik yükselişiyle gelen “Curse of Monkey Island” ile birlikte kalbimi tümden fethetmişti seri. Dördüncü oyunda üç boyuta geçilmesi sebebiyle biraz buruk hatırladığım gibi, Telltale tarafından yapılan beşinci ve son oyuna da yeterince zaman ayırmadığımı itiraf etmek istiyorum. Siz ne kadar şanslı bir nesilsiniz ki, Lucas’ın Disney bünyesine katılmadan yaptığı son kıyak olan ilk iki oyunun grafik, seslendirme ve oynanış olarak yeniden yaratıldığı Special Edition’larına istediğiniz zaman sahip olabiliyorsunuz. Anlatırken bile canım çekti, bekle beni Elaine’im sana geliyorum. (Bu yazı yazıldıktan sonra Curse of Monkey Island da special edition olmasa da oyun marketlerinde yerini aldı. Hakikaten şanslı nesilsiniz netekim)

Day of the Tentacle

Diğerleri kadar hakkını veremediğimi düşündüğüm bu oyunun en önemli özelliği bugün efsane mertebesine yükselmiş olan Tim Schafer’in dehasını/deliliğini gördüğümüz ilk oyun olması. Konu zaten tam bir deli işi. Çılgın bir bilim adamı tarafından yaratılan dokunaçlardan mor olanının içtiği toksik atık nedeniyle elleri çıkar, zihni gelişir ve dolayısıyla (!) dünyayı ele geçirmeye karar verir. Biz de Bernard, Laverne ve Hoagie’yi zaman içerisinde dolaştırarak onun bu amacını durdurmaya çalışırız.

Oyunun tuhaf mizahı, abuk karakterleri ve renkli grafikleriyle listedeki diğer oyunlardan aşağı kalır yanı yok. Maniac Mansion adlı adventure’ın devamı olsa da, o oyunu bilmeden de tadına varabilirsiniz. Biraz fazla Amerika tarihi referansı olması da bazı yerlere Fransız kalmanızı sağlayabilir. Yine de bu durumlar oyunun muazzam lezzetini çok etkilemiyor. Çıktığı günden bu yana bütün en iyi oyun listelerinde her zaman kendine yer bulan oyun Schafer’ın oyun firması Double Fine tarafından remastered olarak yeniden marketlerde yerini aldı. Tarafımca hemen oynanıp bitirilen oyun için pişman olmayacağınızın garantisini veriyorum.

Full Throttle

Bir Tim Schafer efsane eseri daha. Gelecekte geçen bir motosiklet çetesinin hikayesini anlatan oyun ton olarak diğer oyunlardan farklı olsa da aynı ruhu taşıdığını oynadığınız anda anlıyorsunuz. Polecats çetesinin karizmatik maço lideri Ben karakterini canlandırdığımız oyunda motosiklet üreticisi Corley Motors’un sahibi Malcolm’un öldürülmesi nedeniyle suçlanan çetemizi temize çıkartmaya ve gerçek suçlu Ripburger’ın şirkete sahip olmasını engelleyerek Malcolm’un kızı Maureen’in şirketin başına geçmesini sağlamaya çalışıyoruz.

Hem karakterler, hem seslendirmeler, hem de grafikler dönemine göre çok başarılı. Seslendirmeler başarılı demişken Ripburger’ı Joker’imiz, Luke’umuz Mark Hamill’in seslendirdiğini öğrendiğimde de çok şaşırdım. Eğer Harley kültürünü karizmatik buluyorsanız, bu oyuna zaten bayılacaksınız. Eğer bulmuyorsanız, oyunu oynadıktan sonra siyah deri ceketinizi giyip bir Harley sürmek isteyeceksiniz. Double Fine bu oyuna da el atarak, çok temiz bir remastered ile yeniden ekranlarımızı şenlendirdi. “PS4’te adventure mı oynanır?” önyargımı kıran ve yıllar geçse de o gaz kokusunu hala alabildiğimi gösteren oyun, mutlak arşivlik eserlerden.

Grim Fandango

Son oyunumuz zamanında çok karşıt olduğum üç boyuta rağmen beni kalbimden vurmayı başaran Grim Fandango. Meksikalıların “Ölüler Günü” kutlamalarında kullandığı modeller temel alınarak hazırlanan oyunumuzu diğerlerinden farklı kılan bu temayı noir havasıyla harmanlayarak sunuyor olması. Aztek inanışındaki ölümden sonra konseptini takip eden hikayemizde Manny Calavera’yı kontrol ediyoruz. Kendisi Ölüm Departmanı’nda seyahat danışmanı olarak çalışıyor. Patronu tarafından daha iyi müşteriler bulmakla tehdit edildikten sonra, iş arkadaşının müşterisinin Mercedes’ini çalar ve olaylar başlar.

Oyunu üç boyuta taşıyarak giderek rakiplerinin gerisinde kalmaya başlayan adventure’lara yeni bir soluk getirmeye çalışan oyunumuz maalesef Telltale maceralara yeniden hayat verene kadar türünün son büyük oyunlarından biri oldu. Oynanışı, tarzı ve grafikleriyle çok farklı bir yerde olan Grim Fandango yine Double Fine tarafından Remastered sürümüyle ekranlarımıza konuk oldu. Bir türlü oynama fırsatı bulamasam da genel olarak incelemelerde aldığı notlar iyi bir iş çıkartıldığını işaret ediyor. Meksika havalı, ölümden sonra temalı işlere ilginiz varsa kaçırmayın derim.

 

Lucas Arts’ın efsanelerini konuk ettiğimiz yazımızın sonuna geldik. Sonraki yazılarımızda yer almasını istediğiniz efsaneleri yorumlara yazabilirsiniz. Bir başka yazıda görüşüne dek esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın