OyunYorum – The Wolf Among Us (2013)

(Bu yazı orjinal olarak AltDünya v1’de Tutlu Tuzlu tarafından 19.09.2016’da yazılmıştır. Aşağıda elimizden geldiğince güncellenmiş, v2’ye adapte edilmiş olup, herhangi bir tarihsel hata, zamanı geçmiş bilgi varsa, affınız rica olunur)

Künye

Firma: Telltales Games
Çıkış Yılı: 2013
Tür: Adventure
Platform: PC (Ayrıca Xbox One, Xbox 360, PS4, PS3, PC/Mac, Android, iOS)

Giriş

Point and Click adventure’lar ana akımdan çıkmış, eline Adventure Maker geçiren bağımsızlar tarafından (ki bazen Blackwell serisi gibi eski tadı yakalayan oyunlar vardı, haksızlık yapmayalım) sürdürülmekte, Sierra ve LucasArts gibi türün dev temsilcileri batmıştı. Kimse bir daha adventure oyunu işine girmeyecek gibi dururken, bir firma bu taşın altına eli soktu: Telltale Games. Önce eski klasiklere (Monkey Island, Sam&Max gibi) bir selam çakıp sonra kendi işlerine yöneldiler. Jurassic Park gibi başarısız bir kaç işten sonra başyapıtları “The Walking Dead” (Yazıda TWD diye anılacaktır) geldi ve ortalığı kasıp kavurdu. Telltale artık adını büyük firmalar arasına yazdırmış ve öldü denilen türe yeniden hayat vermişti.

Herkes merakla bir sonraki işlerini beklemeye başladı. Telltale TWD’nin izinden yürümeye karar vermiş ve bir başka çizgi roman adaptasyonunu seçmişti: Fables. DC Comics‘in alt markası Vertigo‘nun pek çok kez dizi haline getirilmeye çalışmış ancak başarılamamış bu iş, Telltale için bulunmaz bir nimetti ve en sonunda tamamlanmış hali 2013-14’te elimize ulaştı. İsmi ana karakterimize ithafen, biraz da kelime oyunu yaparak The Wolf Among Us olarak seçilmişti. Oyun çizgi romanın hakkını kesinlikle veriyor, TWD’nin altında kesinlikle kalmıyordu. İşte bugün size dilim döndüğünce bu oyunu anlatmaya çalışacağım. Buyurun efendim.

Hikaye

Öncelikle çizgi romanı duymamış olanlar için kısaca oyunun temel aldığı dünyadan bahsedelim. Masalları bilirsiniz (çok baştan girdim ? ) değil mi? Pamuk Prenses, Güzel ve Çirkin, Pinokyo falan diyorum. Hah, bu kahramanların bir masal diyarında yaşadığını hayal edin. Hepsi beraber ama. Bir gün bu masal diyarı çok büyük bir kötü tarafından işgal edilir ve masal kahramanlarımız bu diyardan bizim yaşadığımız gerçek dünyaya kaçmak zorunda kalırlar. Büyü aracılığıyla meraklı gözlerden saklanan kahramanlarımız, kendi küçük kasabalarından bizler gibi sıradan hayatlar sürmeye başlarlar. Kurulan dünyanın temeli oldukça keyifli değil mi?

İşte the “The Wolf Among Us” da bu kasabada geçen bir suç, gizem, macera öyküsü. Olayımız kasabanın şerifi Bigby‘nin (Biz onu “Büyük Kötü Kurt” olarak tanıyoruz) bir cinayeti soruşturmasıyla başlıyor. Yanına da Snow White‘ı (Pamuk Prenses işte) alan kahramanımız bu basit bir cinayet olarak görünen şeyin nasıl komplolar içerdiğini, olayların nereye vardığını bulmaya çalışırken, biz de onu yöneterek bu maceranın içinde soluksuz saatler geçireceğiz.

Artılar/Eksiler

Hemen baştan hikayenin on numara olduğunun bir altını çizelim. Spoiler vermeyeceğim oyun zevkiniz kaçmasın diye ama oynadıkça sizi içine çeken, zamanın nasıl geçtiğini anlamadığınız, hemen diğer episode’a geçeyim hırsının sardığı bir öykümüz var.

Oynanış hemen hemen TWD’nin aynısı. Yine modern bir “P&C Adventure” türüyle karşı karşıyayız. Ancak bu noir bazlı hikayeye bu oynanışın, TWD’den daha çok yakıştığını söyleyebilirim. Aynı durum grafikler için de geçerli. Çizgi romansal hava TWD gibi daha gergin bir ortamda iyi olsa da, buradaki o noir atmosfere cuk oturmuş. Zaten karakterler de çizgi romandan alıntı olduğu için karakter tasarımları falan da son derece uymuş grafik anlayışına. Hatta çizgi romanı okuyanlar katılacaktır, arada farklı çizerler falan olduğunu düşünürsek buradaki daha modern anlayış çizgi romanı geride bırakmış bile diyebiliriz. Seslendirme her işlerinde olduğu gibi yine on numara. Müzik de aynı şekilde ortamı hazırlaması açısından kusursuz olmuş.

Bir çırpıda oyunu yorumlamayı geçip, hepinizin merak ettiği o esas sorunun cevabına geçelim: TWD’den daha mı güzel? Şimdi bu sorunun ne yazık ki cevabı fazlasıyla TWD’ye bakış açınıza göre değişiyor. Hemen açıklayayım. TWD’yle olan ilişki açısından oyuncuları dörde ayıralım ve her bir gruba göre bu soruyu cevaplayalım.

Birinci grup TWD’yi oynamamış olanlar. Bu oyun sizin için bulunmaz nimet. Daha önce Telltale oyunu oynamamış, “Oyunlarda benim için hikaye önemli, oynanış sadece bir araç” diyen biriyseniz sizi inanılmaz bir tecrübe bekliyor. Telltale oyunları bir nevi interaktif kitaplar gibidir. Hikayeye kapılır gider, bazı kritik yerlerde kararları siz verirsiniz. Eski adventure oynayanlar bir tık avantajlı. Hemen bu oyunu alın ve kendinizi hikayenin akışına bırakın.

İkinci grubumuz, TWD’yi oynamış ve bu konseptte daha fazla oyun oynasak diyenler. Onlar da bu oyunu sevecek hatta belki TWD’den daha fazla beğenecekler. “Aynı konsept, yeni hikaye”den bir artı zaten alacaklar. Bu sefer belki daha fazla ilginizi çekecek bir suç çözme, gizem falan unsurları da var. Ana karakterimizin ilk oyundaki Lee’den daha yönlü olması da bir artı. Bir de yukarıda TWD’den daha iyi dediğim yanları da eklediniz mi, tadından yiyemeyeceğiniz bir deneyim sizi bekliyor.

Üçüncü grubumuz için TWD hayatlarının oyunu. Hala orada yaşadıkları duygu selini, o gözlerdeki yaşları arayan kesim. Siz bu oyuna bakacaksanız beklentilerinizi değiştirmeniz lazım. Çünkü TWAU size o kadar duygusal bir hikaye anlatmıyor, TWD kadar damar anlara sahip değil. Bu oyun daha farklı tarzda bir hikaye anlatma derdinde. Eğer benim gibi bir oyunun (ya da filmin, ya da şarkının, ya da ne biliyim işte başka birşeyin, duygusal bir adamım ben, her an ağlayabilirim) sizi duygu trenine atmasını tercih etmiyorsanız bu hikaye daha çok hoşunuza gidebilir. Yok illa bağrımı döve döve hüznümü yaşayacağım ben diyorsanız pek sizlik olmayabilir.

Bir de dördüncü grup var, TWD oynayıp beğenmemiş olanlar. Onlar hiç bulaşmasın. Başka oyunlara doğru yol alsınlar.

Sonuç

Sonuç olarak, elimizde Telltale’in ilk oyunu aştığı, hatta TWD2’den bile daha güzel bir oyun var. Ama dediğim gibi bu tespitte zevk skalanız büyük önem taşıyor. Eğer hala oynamadıysanız, hemen bir indirim yakalayıp bu deneyimi siz de yaşayın. Eğer oyunu aldım yedim bitirdim diyenlere de vesile olmuş olayım, tekrar oynasın, o hissiyatı bir daha yaşasınlar. Bu arada temel alınan çizgi romanın Arkabahçe tarafından dilimize çevrildiğini ve oyun kadar zevk verdiğini de ekleyeyim. O da bir efsanedir, duymadıysanız hemen koşup alın bence.

Bir yazının daha sonuna geldik. Bir başka yazıda görüşene kadar esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın