GAIN – Dijital Platformlara Hoş Bir Alternatif

Pandemi döneminde evde kapalı kalmanın sonucu olarak dijital platformların alıp başını yürüdüğü aşikar. Zaten uzunca bir süredir dışarıda neler oluyor Youtube’dan öğreniyorduk, eğlencemiz de Netflix gibi (son dönemde gözümden iyice düştü ama yine de) dijital yayın platformları oldu. Pazar büyük olunca, pastadan pay almak isteyenlerin sayısı arttı tabi. Amazon’un düşük fiyattan ülkemize gelişi rekabet yaratırken, Acun gibi yayıncılık sektörünün önemli bir isminin de pazara girecek olması da sektörde merak uyandırdı. Kaliteden çok popülerliğe yatırım yapan Exxen’in ilk gününde yaşadığı teknik problemler bir yana, içeriğindeki işlerin fragmanlarını izledikten sonra bırak para vermeyi (bu arada reklamlı ama ucuz, reklamsız ama pahalı ücretlendirmesini mantıklı bulmamakla beraber çok yadırgamadım) ücretsiz olsa bile zamanımı ayırıp izleyeceğim sadece bir hadi zorlasan iki iş olması da hayal kırıklığı tabi. Hele ki Konuşanlar’ın bir nevi ücretsiz reklam olan eski bölümlerini YouTube’dan kaldırtmanın da stratejik bir hata olduğunu düşünüyorum.

Buradan bugün ki konuğumuz GAIN’e geçersek. GAIN ilk farkını aslında isminin açılımıyla koyuyor. İngilizce kazanım anlamına gelse de, aslında “Güzel Ahlak, İyi Niyet” kelimelerinin ilk harflerini baz almışlar. Bu bile platforma şöyle bir bakmak için güzel bir sebep yaratıyor. Duygusal, damara hitap eden reklamlarından tanıdığımız Filli Boya’nın eski yöneticilerinden Gözde Akpınar’ın kurduğu bu platform, aynı şekilde sağlam reklam videolarıyla dikkatimi çekti. Sonra platformun Youtube kanalından içindeki işlerin fragmanlarına baktığımda merak uyandırmayı da başardı. Dün itibariyle indirip içeriklerine de şöyle bir göz atınca hislerimi sizlerle paylaşma ihtiyacı doğmuştu bile.

Platformun isminden sonra ilk dikkat eçelen durumu, esasen Netflix’e falan (Exxen gibi) rakip değil, alternatif olması. Bu çok benzer görünse de büyük fark yaratıyor aslında. Kendi cümleleriyle Gain “Kişiye özel yayın akışı sunan, yenilikçi, eğitici, eğlendirici kısa içeriklerden oluşan bir mobil uygulamadır”. Bunu benim anladığım şekliyle açıklamaya çalışırsak, birincisi uzun içerik değil, kısa ama öz içerik üretme amacındalar. Görece Youtube’un daha kaliteli ve içeriği daha kontrol edilen hali gibi düşünün. Mesela dizilerin bölümleri 15-20 dakika. Hedef olarak az vakti olan insanları almışlar ve yerinde olmuş bence. Hatta 5 dakikalık belgeselleri bile var ama onun detayına içerik yorumlarımda girelim.

İkincisi, yenilikçi kelimesini cidden bir amaç olarak benimsemişler. Yani diğer platformlarda var diye eski dizilere reboot çekmek ya da halihazırda tutmuş işleri/kişileri alıp kendimizi garantiye alalım dememişler. Tümüyle orjinal ve farklı işleri hedefledikleri mevcut içeriklerinden anlaşılıyor. Kişiye özel kısmı şu aşamada çok etkin mi emin olamadım ama otomatik geçişler, öneriler falan var. Bu konuyla ilgili içerikleri genişledikçe yorum yapmak daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. Bunun yanında diğer platformdan farklı olarak canlı içeriklere de yer veriyor olmaları da hoş bir fikir olmuş. Yani sonradan da izleyebiliyorsunuz ama programların bazılarını canlı, anında görmek keyifli olabilir. Bir de bence doğru yaklaşımla telefon ve tablet bazlı düşünmüşler, televizyondan falan izleme şansı yok gibi. Benim gibi televizyon tercih edenler için olmasa da, mevcut izleme alışkanlıkları düşünülürse (tuvalete televizyonu sokmak biraz zahmetli 🙂 ) mantıklı olmuş. Son olarak uygulamanın ücretsiz ve reklamsız olduğunu da burada belirteyim, değerlendirmenizi ona göre yapın.

Şimdi içeriklere gelirsek, bütün herşeyi, içinde ne var ne yok izledim diyemem, iki çocuklu ve evli olduğumu ve bir yandan çalıştığımı belirtmek isterim. Ancak izlediğim kısmından keyif aldığımı söyleyebilirim. Şu aşamada az içerik olduğuna bir not düşmek lazım. Ama bu az içeriğin kaliteli ve orjinal olması, geleceğe umutla bakmamızı sağlıyor. Peki ne var içeride? İlk izlediğim Gain işi “Mücbir Yılbaşı” oldu. Gain sıradan bir yılbaşı programı yerine, pandemi döneminde Bartu Çağlayan ve Melikşah Altuntaş tarafında instagram üzerinden canlı yayın olarak yayınlanan ve kısa sürede feci popüler hale gelmiş değişik bir talk show programı gibi bişi olan “Mücbir Sebepler”in yılbaşı versiyonunu yayınlamayı tercih etmiş. Farklı ve güzel olmuş. Gain’in içerik olarak yapmayı çalıştıklarını (sadece süresi uzun) gösteren bir tercih mesela.

İkinci izlediğim “Ele Güne Karşı” (ilk bölümü şu an sadece) oldu. MFÖ’nün yeri bende ayrı zaten, hem de belgesel olayını nasıl yapmışlar merak etmiştim. Bu programın standart fortmatları takip etmemesi başta hoşuma gitmedi, kötü değil ama yani biraz fazla kaotik, karışık geldi. Bir yerde Özkan överken, sonra alakasız bir konser görüntüsüne geçmeleri falan yerine işte Last Dance gibi daha derli toplu bir şeyi tercih edebilirdim. Ancak başka yerde bulunamayan Sezen Aksu’yla turnelerinden görüntüler falan olması tüm olumsuzlukları aldı götürdü. Sonrasında Mehmet Okur’un 5 dakikalık belgeseline baktım ve tuhaf bir şekilde hoşuma gitti. Yani adamın kariyeri detaylı bir belgesi hak etse de, bu kısa sürede daha kişisel (hem çocukluk durumu hem babasına saygısı) bir gösterim yakalamaları hoş olmuş. Şokopop’un kısa geçmiş hikayeleri de bu temaya son derece uygun olmuş.

Kritik noktalardan biri olan dizilere gelirsek. İki orjinal dizisinin ilk bölümlerini izleme fırsatı buldum. “10 Bin Adım” bana eski favorilerimden “Bir Kadın Bir Erkek”in daha güncel ve doğal hali izlenimi verdi. Engin Günaydın’ın böyle bir formatta parlayacağı zaten beklenen bir şey, Devin Özgür Çınar’la da hoş bir sinerji yakaladıklarını ve 15 dakikayı güzel doldurduklarını söyleyebiliriz. Reklamlarında hayatın içinde olma vaadi sunan kanalın bu dizisi basit, öz ve keyifli bir şekilde ilişkilere gerçekçi bir bakış açısı sunacak gibi duruyor. İkinci dizimiz ise Terapist. Bu dizi için ilk bölümden yorum yapmak zor ama iki şey öne çıkıyor bence. Birincisi farklı ve ilgi çekici karakterler olacak ve bu karakterleri derinlemesine görmek isteyeceğiz. Oyuncuların da potansiyelleri düşünüldüğünde güzel tercih olmuş. İkincisi ise anlatım ve merak unsuru uyandırmada başarılı oldukları. Dizilerin kısa olması doyuruculukla ilgili bir problem yaratmamakta ancak yeni bölümlerin sıklıkla yüklenmesi başarıları konusunda son derece önemli.

Bunun dışında müzikal anlamda kanala özel olduğunu düşündüğüm canlı performanslar var. İsimler yine sırf popüler olma derdinde olmadıklarını göstergesi ama şöyle bir şey var hoşuma gitmeyen, mesela Ceylan Ertem’in iki şarkısı var sadece şu anda. Sonra diğerleri yüklenecektir diye tahmin ediyorum, öyle olsa bile, elinde hazır olan içeriğin tamamını koysalarmış keşke. Şu aşamada biraz az geldi. Bir de komedi olarak Tuz-Biber ve Doğu Demirkol’un stand-uplarını izledim. Tuz-Biber güzel bir fikir, farklı komedi anlayışlarını, ulusal anlamda popüler olmayan isimlerin performanslarını görmek güzel olacak. Onu takipteyiz. Burada Doğu Demirkol’un yılbaşı özel gösterisinin (mizahını çok sevmem ama buradaki esprileri iyiydi) çekim tercihine not düşmek istedim. Telefonu yan çevirmeden izlenebilmesiyle bence kanalın diğer işlerinde de kullanması gereken bir format gibi geldi. Gain’in içerik ekipleri bu tarza yönelmeyi düşünebilir. Ortaya orjinal şeyler çıkabilir.

Şu ana kadar hep olumlu şeylerden bahsettik. Yeni bir platform olduğu için eksikleri yok değil. Onlardan da bahsedelim. Öncelikle arayüzü basit düşünmüşler ama pek kullanıcı dostu olmamış. En büyük sıkıntı izlediğimiz videoyu ileri geri almak ve kapatıp tekrar açtığımızda kaldığımız yerden devam edemiyor oluşumuz. İlk olarak buna yönelmeliler. 5 saniye ileri-geri alma tuşu elzem. Programa hatırlama eklenmesi de feci kritik. Yılbaşı programında aynı kısımşaeı tekrar tekrar izlemekten telef oldum. Onun dışında emektar iPhone 6s’imde zaman zaman görüntü donması ve ekran gelmemesi sorunları da yaşadım. Bunlar da kısa sürede güncellemelerle giderilebilir. Bir diğer eklenmesi gereken özellik de izleyeceğimiz şeyle ilgili özet bilgiler. Yani sadece ismini görmek bana yetmedi, kısa bir özet, oyuncular falan gibi bir kısım olursa ona göre tercih imkanımız olur, ne bileyim programın yanına bir “i” eklenir oraya basınca açılır falan gibi bir şey iyi olur. Bunun yanında zamanla artacak olsa da içerik şu an çok az, bunun hızla ve çeşitlendirecek bir şekilde artması gerek. Süreler de kısa olunca çabuk tüketilip uygulamanın arka plana atılma durumu olabilir. O sebeple buna da hızla eğilmeleri gerekiyor. Sanki ellerinde var ama hemen hepsini atmayalım diye düşünülmüş gibi geldi. Bence kısa öz işleri tek oturuşta bitirmek isteyen çok olacaktır. Yeni bölüm bekleme kısmı biraz demode kaldı.

Sonuç olarak dijital yayıncılığa taze (ve ücretsiz ve reklamsız 🙂 ) bir alternatif olarak gelişecek alanları olsa da güzel bir giriş yaptı Gain. Kurucusunun modern, (aynı zamanda Atatürkçü, sizi bilmem ama benim için önemli bir kriterdir), kalite kaygılı ve farklılıklara açık olması da popülerin peşinde koşan, bu uğurda değerlerinden ödün veren yayıncılık anlayışına güzel bir cevap oluyor. Bu sebeple bu platformun desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum. Hazır ücretsizken indirip bakmanızı tavsiye ederim. Bu tip güzel oluşumların hep başımızın üstünde yeri var. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

PS: Yazıda görsel yerine fragman kullanmak kasıtlı bir tercihti. İçerikleri direkt görün istedim. Youtube kanalı şurada, ücretsiz girip anında test etmek yerine “önce ne var bakayim” diyorsanız, oradan genel bir fikir edinebilirsiniz.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın