FilmYorum – the Matrix (1999)

Künye

Yönetmen: Wachowski Kardeşler
Oyuncular: Keanu Reeves, Carrie-Ann Moss, Laurence Fishburne, Hugo Weaving, Joe Pantoliano
Tür: Bilimkurgu, Fantastik, Aksiyon, Macera
Ülke: ABD, Yayın Tarihi: 31 Mart 1999, Süre: 2 saat 16 dk

Giriş

90’ların kendine has bir tınısı vardı. Bunu müzikten, dizilere ve tabii ki sinemada görebilirsiniz. Bu dönemin bitişinin farklı farklı dönüm noktaları var ama sinemada bu evrenin sona erip yeni bir döneme geçişi başlatan bir film söyle derseniz hiç düşünmeden “the Matrix” derim. Anlayışıyla, anlatım diliyle, görselliğiyle, temalarıyla artık yeni bir çağın başladığını ve 2000’lerin gelişini müjdeler adeta. Bugün onca yıl geçmesine rağmen son derece modern ve güncel durmasının sebebi de budur zaten.

Bugün Matrix’in Amerika’da gösterime giriş günü. Bu vesileyle kendisine bir güzelleme yapmanın yerinde olduğunu düşündüm. Buyrun efendim;

Hikaye

Neo gündüzleri 9-6 bir yazılım firmasında çalışan, geceleri ise hackerlık yaparak çifte bir hayat sürmektedir. Kendisinin bulmaya çalıştığı çok önemli bir soru vardır; Matrix nedir? Bir gece Trinity adlı bir başka hacker bilgisayarını hackler ve ona sorusunun cevabını bulması için yön gösterecek Morpheus ile tanıştırır. Böylelikle yaşadığımız dünyanın sanal bir gerçeklik olduğu, gerçek dünyada insanların yapay zekalı robotlar tarafından pil olarak kullanıldığını öğrenecek, kendisinin de insanları özgür kılacak “the One/Seçilmiş Kişi” olduğunu öğrenecek ve bu şekilde mücadelesi başlayacaktır.

Artılar/Eksiler

Mükemmel bir film için ne söylenebilir ki? En iyisi o dönemi anlatarak başlayayım ben size. Cep telefonları ve bilgisayarlar yeni yeni yaygınlaşmaya başlamış ve bir altkültür haline gelmiş. Yavaş yavaş klasik sporcu cool çocukluk gözden düşmeye başlıyor ve geek kültürü hafif hafif yükselişe geçiyor. İşte tam da bu jenerasyona hitap edecek, onları yüceltecek bir film, zaman olarak da tam 90’ların sonunda geliyor ve hem dönemin kültürünü hem de sinema anlayışını baştan yazıyor. İşte Matrix’i dönemin diğer hitlerinden ayıran en önemli durum da bu.

Bir kere baş karakterimiz özünde iyi, ama sosyal yanı zayıf, potansiyeli yüksek olsa da sıradan bir hayat sürerken bir anda tüm dünyanın kaderini değiştirecek hale geliyor. Matrix’in yapay gerçekliğini, kurallarını eğip büküyor. 90’ların kendini dışlanmış hisseden, sürekli ezik muamelesi gören, bu durumdan bir çıkış arayan, saçma zorlama kurallardan rahatsızlık duyan gençliğine ideal bir rol model sunuyor. Gerçekten de potansiyelinin boşa harcandığını düşünen o kitle bugün (ülkemizde değil ne yazık ki, biz başka saçma yollara gittik) dünyayı Neo gibi olmasa da değiştirmeyi başardı diyebiliriz, ki bugün teknoloji firmalarının yükselişini buna örnek gösterebiliriz.

Ana karakter dışında efsane bir yan kadroya sahip film. Trinity gibi efsane bir baş kadın role, Morpheus gibi muhteşem bir akıl hocasına, Agent Smith gibi saf kötülükle dolu bir baş kötüye ve Cypher gibi yavşak bir satıcıya (hehe) sahip. Oyuncuların hepsinin gözümde zirve performansları burada. Totalde de hakikaten bir daha zor bulunur bir takım haline geliyorlar.

Yaratılan dünya da yine bu altkültür ile büyümekte olan gençlerinin gözlerini alacak şekilde tasarlanmış. Hem postapocaliptik, hem de süper güçlerin olduğu bir fantazi dünyası. Ayrıca bu yaşadığın sıkıcı dünya gerçek değil diyor film, sadece bir bilgisayar programı. Gerçek dünya çok farklı, kısıtlar yok diyor. Eğer doğru şekilde düşünür, kendine kutunun dışına bakmaya öğretirsen bu dünyanın kurallarını kendine göre kırabilirsin diyor. Teknolojiyle yoğrulan, sanal dünyada kimlikler edinen, o kimliklerle yaşayan bir jenerasyonun çok kolay empati kurabileceği, hemen kabullenebileceği bir gerçeklik bu.

Matrix tabanını bilimkurguya dayıyor. Kendisinden önce inanılan “adınız Star Wars değilse bilimkurgu ile sadece belli bir azınlığa hitap edersiniz” klişesini, gişesiyle ve pop kültürüne etkisiyle yerlebir etti. Bu şekilde alternatif yapımların önünü açmış oldu, ki süper kahraman filmlerinin yükselişinde rolü olduğuna inanıyorum. Watchowski’ler çizgi roman yazarlığından geldiği için o altkültürün yükselişinde payı olması tesadüf değil. Öyle ki yönetmenlerimiz filmi anlamayan yapımcılara kafalarındakini gösterebilmek için senaryoyu çizgi roman olarak sunmak zorunda kalmışlar.

Matrix’in yeni dönem sinemasına kazandırdığı teknik taktik konuları geçmek olmaz. İlki uzak doğu dövüş kareografilerini Hollywood aksiyonu ile birleştirmek, ki bu filmden sonra aksiyon filmi standardı bu oldu. Diğeri de “bullet time” denilen fotoğraf ile kamera çekimini bir araya koyan teknik. Bu iki tekniğin yanında çekim kalitesi ve filtreleriyle de (gereksiz bilgi; filmde Matrix’te geçen kısımlar yeşil filtre, gerçek dünyadaki kısımlar mavi filtreyle çekilmiştir) yeni bir sinema görsel anlayışı oluşmasında da rol oynayan bir filmdi.

Film referanslar ve göndermelerle dolu ki, bu da elimizdeki film sanki kare kare hazırlanmış izlenimi veriyor. Say say bitmez ama (bi ara Matrix referansları AltList yapayım) modern dinlere göndermelerden budist yaklaşımlara, Alice Harikalar Diyarı’ndadan Oz Büyücüsüne, kafayı takanları keyifle doyuracak kadar çok detay ve gönderme ile doluydu.

Film sadece sinema sektörünü değil, moda ve teknoloji sektörlerini de etkisi altına almayı başardı. Nokia’nın kapaklı 8110 serisinin (böyle yandan basınca açılan cool telefon) satış rekorları kırmasına sebep olmasının dışında, pardesülerden güneş gözlüklerine kadar filmde yer alan her kıyafet ve aksesuar dönemin gençlerinin dolaplarını doldurdu. Filmde yer alan pek çok aksesuarın da (mesela güneş gözlükleri Blinde Design tarafından) filme özel tasarlandığını, seri üretime geç girmiş olmasına rağmen talebe yetişmekte zorlandıklarını da yine gereksiz bilgi olarak ekleyeyim.

Daha söylenecek milyonlarca şey bulunur. Buradaki her paragraf aslında detaylandırılsa ayrı bir yazı bile olur. Şimdilik burada bitireyim. Kalanını sizin izleyip keşfetmenize bırakayım.

Sonuç

İçinde bulunduğumuz yeni jenerasyonun fitilini ateşleyen, popüler sinema anlayışında devrimler yapan, hem kendi hem de sonraki dönemleri etkileyen en önemli filmlerden biri. Onca zaman geçse de hem değerinden hem kalitesinden hiç bir şey yitirmedi Matrix. Yine de devam filmleri için (ve bence yeni çekileceği söylenen dördüncü film için de) büyük beklenti yaratmayın. Matrix tam dönemimde zirve noktası bir filmdi, daha iyisi gelmesi çok zordu, hala zor. Eğer izlemediyseniz işi gücü bırakıp izliyorsunuz. Sonra yeni nesil filmlere burun kıvırdığımızı anlıyorsunuz. Bitirişi de Morpheus’un muhteşem tiradıyla yapalım. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

“This is your last chance. After this, there is no turning back. You take the blue pill—the story ends, you wake up in your bed and believe whatever you want to believe. You take the red pill—you stay in Wonderland, and I show you how deep the rabbit hole goes. Remember: all I’m offering is the truth. Nothing more..”

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın