FilmYorum – Star Wars: The Last Jedi (2017)

Artılar/Eksiler

Öncelikle ilk filmin en bariz saçmalığı Kylo Ren burada ilkine göre daha yerinde bir karakter olmuş. Yine hiç sevmedim, Adam Driver hiç bir şekilde beni tatmin edecek bir portre çizemiyor (ve çizemeyecek belli ki, benim gözümde yanlış casting) ama en azından bu sefer karakteri babasına, amcasına isyan eden, ergen atarlarıyla hareket eden bir karakterden daha ne istediğini bilen ve oturaklı bir karakter haline getirmeyi başarmışlar. Özellikle Kylo – Snoke – Rey – Luke arasındaki ilişkiler ve bu ilişkilerin hikayeye yansımaları olumlu olmuş. Luke’a nefretinin temelinin oturtulması ve orijini, Hem Rey’i hem de Snoke’u manipüle edebilmesi, sonuçta tüm gücü eline geçirebilmesi, bunu da pragmatik ve anlaşılabilir bir motivasyonla (geçmişi s.ktir et, yeni düzeni biz yeniler kuralım) yapmış olması o ilkindeki “Böyle kötü karakter mi olur?” algısını gidermeyi başarmış. Sondaki sinirinden, hırsından kaybetmesi de ilk filmde oluşturulan kişiliği de yıkmamak adına çok başarılı bir tercih olmuş. Hatta o gelgitli halinin hikaye gelişimindeki önemi ve sürpriz element olarak kullanılması da filme artı olarak yansımış. Bir de ilkindeki Rey’e kaybetme olayını babasına bağlamalarıyla ilk filmin ayıbını örtme çabasını da takdir ettim. Yine de en baştan başka oyuncu seçselermiş keşke.

Rey ise yine altı çok boş, fazla tek yönlü bir karakter olarak (lawful good) resmediliyor ve bu durumun filme olumsuz yansıdığını farkettim. Film boyunca kendisi karanlık tarafla dans ettiriliyor (ki filmin Rey – Kylo kısmı, her iki karakter için de bu aydınlık/karanlık git-gelleri üzerine kurulu) ama biraz fazla zorlama gibi. Yani Kylo’nun karanlık-aydınlık geçişleri akla yatıyor ama saf ve temiz Rey’in karanlık tarafa yaklaşması hiç mantıklı gelmiyor, ki sonuçta da iyi kalması şaşırtmıyor. Bu kısımlarda karanlık yerine saflığı üzerine gitselerdi daha iyi olurmuş. Luke konusunda çelişkideyim. Efsaneyi yine görmek elbetteki güzel ama ona biçilen rol tam oturmuyor, daha doğrusu “Bu işleri bıraktım”dan “Öğreticem, sonra anlıycaksın” kısımları havada kalmış, neden Rey’e öğretmediği, neden evreni kurtarmaya katılmadığı tam açıklanamamış. Sonradan yaptığı fikir değişiklikleri de bu sebeple çok eğreti durmuş. Ancak filmin sonundaki kurtarmaya gelişiyle de “Evet Luke efsane” dedirtti, ki o tadı almak bile yeter.

Poe geçen filmde “Evet bu cool bir karakter olmalı” dedirtmiş ancak bu “cool”luğu çok eylemde görememiştik. Burada gerçekten Han Solo’nun eksikliğini hissettirmiyor ve daha fazlasını istiyorsunuz. Bu karakterle ilgili en büyük problem, açılışta yarattıkları karizmayı, sonda çizmeleri. Yani Poe’nun o asi tavırlarının kötü sonuçlar doğurmasıyla (Finn’i göndermese, başına buyruk olmasa, Direniş yırtacaktı) film üslerinizi dinleyin, emir kulluğu da iyidir mesajı verip, asiliği yere vuruyor. Bu da en baştaki “cool”luğu alıp götürüyor. Finn ve Rose’un yan hikayesi filmin bütününden bağımsız bakıldığında oldukça güzel, derinlikli, yer yer sürükleyici. Ancak filmin sonunda bu hikayeyi anlamsız hala getirmeleriyle kendinizi kandırılmış hissediyorsunuz. Finn yine tekdüze kalsa da yan karakter Rose’un kardeşini kaybetmesiyle başlayıp, statükoyu yere vurmasına kadar olan derinlikli hikayesi güzel işlenmiş. Hacker rolünde Del Toro’nun da, Star Wars evrenine güzel bir katkı yaptığını ve belki de filmin en şaşırtıcı karakterini ortaya koyduğunu söyleyebiliriz. O kadar gri bir gri karakter ki, tarafını anbean değiştirmesi ve bu geçişlerin pürüzsüzlüğü takdire şayan. Ne iyi ne kötü, nötrlüğün, pragmatikliğin hakkını veriyor ve bu kararların hepsine de hak veriyorsunuz.

Rahmetli Carrie Fisher’ı Leia olarak görmenin duygusal boyutunu bir kenara bırakırsak güzel kullanıldığını, görevini yerine getirdiğini söyleyebiliriz. Filmin yerine getirmeye çalıştığı işlerden biri de bayrak teslimi yapmak ve bunu da sessiz sedasız, olay yaratmayacak şekilde yapmışlar. Sadece Leia kalmış. Ben bütün film Leia ölücek diye bekledim, ellerine imkanlar da geçti ama ilginç bir kararla onu tutmuşlar. Umarım son filmde bu konuyla ilgili saçmalamazlar. Laura Dern’in mor saçlı karakterinin de kafa karıştırma açısından efsane bir iş çıkardığını not edelim. Hain mi kahraman mı sadece disiplinli mi derken sizi düşüncelere gark ediyor ve sonunda da kendinizden utanıyorsunuz. Snoke’un çok güçlü olduğunu, hatta imparatordan daha güçlü bile olabileceğini gösterdikten sonra pat diye öldürmelerinin Kylo’yu yüceltmek açısından akılcı bir hareket ancak burada bu filmi suçlayamayacağımız ama üçlemedeki genel planlama hatası diyebileceğimiz bir soruna sebebiyet verdiğinin altını çizmek lazım. Snoke öldü. Peki kimdi? Ne amaçlıyordu? Bunların hepsi cevapsız kaldı ve öldüğü için bundan sonra cevaplansa da bir anlam ifade etmeyecek. Snoke dışında, First Order, Resistance ve daha nice konuyla ilgili hiç bir açıklama içermiyor film. Keşke ilk filmde bu detayları anlatsalardı. Böylelikle ikinci film kendini daha sağlam temellere oturtmuş olurdu. Ya da mesela Rogue One yerine bir First Order filmi çekilseydi. Yeni üçleme ne yazık ki bu altı boşluktan, temeli sağlamsa bile seyirciye net açıklanmadığı için dayak yiyecek ve her kim bu noktadan eleştirirse haklı olacak. En azından bir TV filmi yapsaydınız be.

Konu karakterlerden çıkmışken diğer yerlere de bir bakalım. Şimdi hikaye son derece güzel ve tutarlı ilerliyor. Poe’nun durumu gibi bazı işlevsiz durumlar dışında genel olarak sürükleyiciydi. Burada filmin akılcı bir kararla klasik bir destan olmamaya özen gösterdiğinin altını çizmek lazım. Yani mesela Finn’in kahramanca kendini feda etmesini beklerken, bir son an kurtarışıyla sizi şaşırtmayı deniyor. Finn ve Rose’un bir sürü zorluk aşıp kahraman olmalarını bekliyorsunuz ama aslında işin içine iyice ediyorlar. Poe’nun geciktirmesinin işe yarayacağını düşünüyorsunuz ama olay bambaşka çıkıyor. Kylo Ren Snoke’u öldürüp, Rey’le korumaları alt edince iyi tarafa geçmesini bekliyorsunuz ama aslında kendi lider olmak istediği (ki buradaki “Katıl bana” geyiği de güzeldi) ortaya çıkıyor. Ne biliyim Luke Kylo’yu hacamat edecek derken fake olduğu görünüyor vs. Bu destan/efsane klişelerinden çok yaratıcı yollarla olmasa da akılcı tercihlerle kurtulmayı başarmışlar. Büyük şok yaratmıyor ama klasik beklenen yönden sapmaları güzel detaydı.

Bunun yanında Rey ve Kylo’nun aydınlık-karanlık çelişkilerinin bir Star Wars filminde beklediğimiz hikayeler olduğunu ve force bazlı hikayeleri sevdiğimi düşünüyorum. Filmin normal Star Wars filmlerinden farklı yaptığı şeylerden biri de ara film olmasına rağmen hikayeleri yarın bırakmaması. Yani son filmde çözülsün diye açık bıraktığı bir kısım yok. Bir kaç kez “Evet burada bitirecek” dediğim yer oldu ama bitirmeyip o hikayeyi de sonlandırdılar, böylelikle son filme hiç bir çözmesi gereken yük bırakmadı ve özgürce her yöne gidebilecek bir şekilde bıraktılar.

Görsellik tek kelimeyle muhteşem olmuş. Önceki filmde yeni dünyalar yaratımı konusunda iyi değillerdi ama burada fena olmamış, porglar, buz tilkileri, Jedi Temple’daki nineler, uzay atları (uzay atı nedir ya?) falan güzel detaylar olmuş ve güzel de kullanılmış. Özellikle tuzlu gezegendeki sahneler ve kırmızı rengin kullanımı falan muazzamdı. Açılıştaki uzay savaşı ve dramatikliği yine harüküladeydi. Finn ve Rose’un atlı (uzay atı, allam ya) kaçışı da ha keza. Filmin bu dövüş/savaş kısımlarıyla ilgili tek eksiğin ışın kılıcı savaşı eksikliği olduğunu düşünüyorum. Kylo ve Rey’in korumaları dövdükleri sahnenin de kötü kurgulandığı ve diğer sahnelerden daha zayıf olduğunu düşünüyorum. Prequel’lardakinin tadında bir ışın kılıcı savaşı olsaydı tadından yenmezdi diye düşünüyorum. Müzik kullanımı da ilk filmde eleştirilmişti ama burada yine tam tadında bir kullanım olduğunu söyleyebiliriz. Havayı duyguyu kıvamında veriyor. Bir de alışılageldik Star Wars filmlerine göre mizah yönü, tek cümlelik esprileriyle bir tık daha artmış.

Sonuç olarak, yine eleştirilebilir yerleri olan ama ilkine kıyasla çok daha tutarlı ve ne istediğini, ne anlattığını bilen bir film olmuş. En iyi Star Wars filmi değil ama iyilerden biri olarak listelere ekleyebiliriz. Yukarıda olumsuz örnekleri paylaştım ama ölümcül olduğunu düşündüğüm bir hatası yok. Sadece ilk fikmde temelin atılmamasından kaynaklı sorunlar var. Ona rağmen elindeki kaynağı son derece güzel kullanmış ve ara film olmasına rağmen bütünlüklü bir film ortaya çıkarmayı başarmış.

Peki izlemiş olanlar siz nasıl buldunuz? Yorumlarda paylaşın tartışalım. Bir sonraki yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

1 geri izleme / bildirim

  1. AltList – 2017’de AltDünya’nın En İyi 10 Filmi – AltDünya

Bir yanıt bırakın