FilmYorum – Rendel (2017)

Uyarı: Yazıda “Rendel” filmine ait spoilerlar yer alıyor. Spoilersız yazayım diye düşündüm ama filmle ilgili derdimi anlatmak için en az bir kaç spoiler vermem gerekti. Hani spoiler yemeyeyim falan gibi bir derdiniz varsa, filmi izledikten sonra okuyun. Yalnız eğer hayatınızda bir adet süper kahraman filmi izlediyseniz, o da büyük bir spoiler haberiniz olsun. (Giriş notunda filme laf çarpma. Yeni şeyler deniyorum. 🙂 )

Künye

Yönetmen: Jesse Haaja
Oyuncular: Kristofer Gummerus, Alina Tomnikov, Rami Rusinen, Renne Korppila, Alina Tomnikov, Sheila Shah, Bianca Bradey
Tür: Fantastik, Aksiyon, Suç
Ülke: Finlandiya, Yayın Tarihi: 22 Eylül 2017, Süre: 1 saat 45 dk

Giriş

Zaman zaman şikayet ediyorum Hollywood’un fazla formüle işler yapıyor olmasından, bunun birbirinin aynı, klişe, kalitesiz bir sürü gereksiz filme sebebiyet veriyor olmasından falan. İnsan şöyle farklı bir bakış açısı, değişik bir yaklaşım falan arıyor. Tam da bu sebeple Rendel’ın ilk haberini duyduğumda heyecanlanmıştım. Finlandiya gibi değişik bir yerden geliyordu ve ülkenin ilk süper kahramanı olma iddiasını taşıyordu. Indiegogo’dan belli bir bütçe alan film, sonrasında festivallerde dolaşıp kendisine bir firma bulup bütçesini arttırmış, bu bütçeyle ilk başta vasat olan görselliğin daha iyi hale getirildiği söyleniyordu. İlk fragmanı çok büyük beklenti yaratmasa da bir şans vermeye hazırdım. Neyse sonra işten güçten aklımdan çıkmış. Dün tesadüf eseri karşıma çıkınca, “dur bakalım neymiş” diye bir şans verdim. Pişman mıyım? Evet. Açıklayayım efendim.

Hikaye

Direkt spoilerlı falan girişiyorum. Uyarmadı demeyin. Devletle iş yapan bir organizasyon var efendim. Bunlar Finladiya’ya bir ilaç getiriyorlar. Bu ilaç çocuklar üstünde mi test ediliyor, uyuşturucu ile alakalı bir durumları mı var, tam anlamadım ama bu adamlar bariz kötü sonuçta. Neyse efendim, bu adamların operasyonlarına esrarengiz Rendel diye maskeli bir kahraman karışır. İşte organizasyon bu adamı durdurmaya çalışacaktır. Bir de sanki ana konudan bağımsızmışçasına anlatılan olay var; mutlu bir hayat süren bir muhasebeci firmasından bu organizasyon tarafından işten çıkarılır, iş bulamaz, ailesiyle gerginlik yaşarken tesadüfen bu organizasyona girer. Görmemesi gereken şeyleri görecektir. Bunun yanında bir de güzel hanım gazetecimiz var, o keskelalaka bir şekilde olayları takip ediyor.

Artılar/Eksiler

Filmin en büyük eksisi girişte paylaştığım konuda. Rendel hiç bir noktada ortaya orjinal bir şey koyamıyor, klasik süper kahraman orijin hikayesini kelimesi kelimesine takip ediyor. Yani hiç bir yerde “aman tanrım, ne yaptılar, ne kadar orjinal” demeyeceksiniz. Yani orijini zaten Punisher, havalar Batman’den, kostüm Deadpool’a yakın biraz da Daredevil gibin falan. Kahramanın her şeyi daha önce çok daha iyi bir şekilde yapıldı. Öyle olunca en azından iyi bir işleyiş, hikayede ilginç dokunuşlar bekliyorsunuz.

Ancak ne yazık ki hikaye de sıradan bir Punisher, Daredevil hikayesinden fazla bir şey sunmuyor. Klasik bir mafyaya karşı, zarar verdiği kahraman hikayesi izliyoruz. Formülü yine birebir uygulamışlar. Esas kötü adamın oğlu kahramanımızla kapışıyor. Hatta konuyla ve olaylarla hiç alakası olmayan güzel bir gazeteci bile koymuşlar, sırf kahramanımız son dakika kurtarışı yapılabilsin diye. Hikayenin gidişinde hemen hemen hiç bir sürpriz ya da akıl dolu bir kısım yok, bir programa senaryo yazdırsanız da hemen hemen ortaya bu çıkardı.

Karakterlerin hemen hepsi alışılagelmiş, daha önce gördüğümüz karakterler. Patronun başarısız oğlundan, onun sağlam sadık yandaşına kadar. Tek özgün dokunuş kahramanın yanında dolanan siyahlı hanımefendi. O da “Fight Club”a bağlanıyor ama en azından çocuğunun kitabına falan bağlayıp orada güzel bir tını yakalanmış. Onun üzerine biraz daha gidilebilirdi aslında. Bu mafyanın Rendel’a dalması için özel bir ekip çağırdığı ekip de orjinal olmasa da hoş bir yere gidebilir gibiydi. Onların da bir kısmını espri için harcamışlar, diğerleri de fazla basit kalmış.

Hikayenin orjinal olmaması dışında çok fazla ucu açık kısım bırakılmış olması da başka bir problem. Yani sıradan bir finans müdürünün paralı askerler ile nasıl kapışabildiğinden, bu kafasını kapladığı kırılmayan maddenin olayı, mafyanın esas olayı olan ilacın iyiliği kötülüğü falan hep boş ve havada kalmış. Bu da halihazırda klişe olan konunun işlenişinde de sorun yaratmış. En azından o kısımlara biraz daha derinlik katılabilirmiş. Ne bileyim Finlandiya’nın ekonomisine giriş yaptılar mesela, oralardan bir yerlere bağlanabilirdi ya da bu ilaç olayında güncel bir şeylerden alınabilirdi ve onun üzerine detaylandırılabilirdi. Onun yerine sadece kısaca bahsedilip geçilmiş gibi duruyor.

Hikayede (sidekick’i dışında) tek orjinal dokunuş, bu yukarıda bahsettiğim finansçının olayının Rendel’in orijini gibi anlatılmıyor, sanki aynı anda gerçekleşen bir yan olaymış gibi anlatılıyor olması. Ancak tabii ki orijin olduğunu hemen anlıyoruz ve bu deneme de amacına ulaşmıyor. Eğer oraya farklı bir dokunuş yapsalardı, atıyorum muhasebeci değil de karısı Rendel olsaydı mesela ya da aslında bu olay tamamen alakasız çıksa Rendel bir muamma kalsa, hatta tam karısı öldürülürken Rendel müdahil olsa falan daha hoş olurdu ama film yine klişeyi seçmiş.

Hikayeyi geçelim. Aksiyon çok basit kalmış. Yani hem kareografisi çok sıradan, gelen yumruğu durdur vur, hem de bazı yerlerde (Rendel’in Stacy ile dövüşünde mesela) çalışılmış, hazırlanmış olduğu fazla belli oluyor. Filmin bütçesinin kısıtlı olduğunu biliyorum o yüzden etkileyici sahne çekmek kolay değil ama en azından bir iki tane maliyet gerektirmeyen yaratıcı sahne konulabilirdi. Adamın kafasındaki şeyin kırılmaz olduğunu bile kullanmamışlar. Kovalamacalar, silah çatışmaları falan hiç biri yeni bir şey sunmuyor. Burada sadece kötü görünmediği için saygı duymamız lazım. Yani genelde Avrupa filmlerinde bu tip aksiyon olayları bütçe kısıtlarından çok yapmacık durur. Rendel’de bu tip bir rahatsızlık duymadım, ki bunu bir artı olarak yazabiliriz.

Film bu tip kahraman filmlerinde genelde görmediğimiz şiddet yada sertlik sunmaktan da özenle kaçınıyor. Evet Rendel kötü adamları öldürmekten çekinmiyor ama bunu çok aşırıya kaçarak yapmıyor, bu öldürmeler sırasında “yuh, oha” falan demiyor, kötülerin sıradan bir şekilde öldüğünü kabul ediyorsunuz. Aynı şekilde cinsellik, küfür gibi konularda da PG-13 seviyelerinde geziyor, belki bir tık üstüne çıkıyor. Sonuçta bu konuda da öncüllerine bir fark yaratmıyor. Bunun dışında filmin sunduğu atmosfere bir artı verilebilir. Filmin çoğunluğu “Finlandiya’nın Gotham’ı” olarak anılan Mikkeli’de çekilmiş ve buranın özelliği olan kötü, kasvetli hava doğal bir şekilde filme yansımış. Genel karanlık ton da orjinal olmasa da başarılı olmuş.

Oyuncuları tanımıyor olmamız hoş bir değişiklik oldu. Çok aşırı, öne çıkan bir performans görmesek de hepsi hem görsel olarak, hem de karakter olarak senaryonun gereğini yerine getiriyorlar. Senaryonun bir şey sunmaması oyuncuların suçu değil yani, onlar işlerini olabildiğine yerine getirmişler. Makyaj ve kostüm de tadında olmuş. Kesinlikle parodi düzeyinde bir aşırılık ya da karakterle alakasızlık durumu yok. Hatta Rendel’in çok cool durduğunu da düşünüyorum.

Sonuç

Finlandiya’nın ilk süper kahramanı ne yazık ki Amerika’lı meslektaşlarından farklı bir şey sunmayı başaramıyor, türe herhangi bir yenilik getiremiyor. Yine de Hollywood’la yarışamayacak bütçesine, kısa çekim süresine (60 gün) rağmen yine de ortaya belli bir düzeyde kalite ortaya koymayı başarıyor. Teknik olarak yeterli ama içerik olarak klişe bir iş olmuş. Eğer üzerine biraz daha düşülmüş olsa, bir kaç ekstra farklılık yer alabilseymiş güzel bir alternatif olabilirmiş. Ancak bu haliyle boş zamanlarda izlenebilecek, çok düşük beklentiyle az da olsa tatmin edebilecek bir film olmuş. 80’lerde 90’larda olsa belki olumlu bir izlenim bırakırdı ama bugün çok çok daha iyileri varken sadece çerezlik kalmış. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

1 geri izleme / bildirim

  1. FilmYorum - Guardians (2017) - AltDünya

Bir yanıt bırakın