FilmYorum – Batman (1989)

Not: Yazı Tim Burton’ın 1989 Batman filmiyle ilgili spoiler içermez. Zaten neredeyse 30 yıl olmuş filmle ilgili spoiler yeseniz ne yemeseniz ne?

Künye

Yönetmen: Tim Burton
Oyuncular: Jack Nicholson, Michael Keaton, Kim Bassinger, Michael Gough
Tür: Aksiyon, Macera, Fantastik; Gerilim
Ülke: ABD, Vizyona Giriş: 23 Haziran 1989, Süre: 126 dk

Giriş

Sitemizin “İlla günceli takip edeceğiz, sadece yeni şeyler burada olacak” gibi bir derdi yok. Hatta işten güçten çoğu zaman taze haberleri, filmleri, olayları kaçırmamız daha muhtemel. O sebeple zaman zaman (hatta bazen çoğu zaman) geçmişe dönük, nostaljik işlerle karşınıza çıktığımızda şaşırmayın, ki Aslı’nın “90’lar Şarkıcıları” listesi de bunun bir göstergesidir sanıyorum. Bugün de daha ortada MCU’lar, DCEU’lar yokken, süper kahraman filmleri ana akim değil risk unsuru olarak görülürken çekilmiş olan ve bir trend başlatmasa da ana karakterine katkısı tartışılmaz bir filmi konu almaya karar verdim.

Hatta “Dark Knight” üçlemesi gelip standardı değiştirene kadar en iyi süper kahraman filmleri listemde bir numaradaydı “Batman”. Küçücükken, Star’da “Parliament Sinema Kulübü” efsanesi varken (Yeni nesil bu referansı hiç anlamadı ama benim jenerasyonun bir gözleri doldu sanırım) izlediğim ve sinema zevkimi fazlasıyla değiştiren, Tim Burton’a, Jakc Nicholson’a, Michael Keaton’a (kendisi Spider-Man: Homecoming’de olduğu için yazı güncel de sayılabilir aslında) hayran olmamı sağlayan film olmuştu “Batman”. Geçenlerde eşimle oturup yine izledim ve bu deneyimimi sizlerle paylaşmak istedim. Acaba hala o eski tadı veriyor mu film? Gelin tartışalım.

Hikaye

Bu ilk film olmasına rağmen aslında tam bir orijin hikayesi değil. Batman’in Batman oluşu sadece ara ara bahsi geçen bir konu. Gotham kötü adamların kol gezdiği bir pislik yuvasıdır. Bu çöplükte Batman halihazırda kulaktan kulağa yayılmaya başlamış bir efsanedir. Esas olayımız çete üyesi, hırslı Jack Napier’ın patronu tarafından tuzağa düşürülmesi, bu tuzak sırasında kimyasal maddelere düşmesi ve bu olaylar sonucunda da Joker’e dönüşmesi ile başlar.

Böylelikle kahramanımız ile Batman arasındaki mücadele de başlamış olur. Joker şehirdeki çeteleri ele geçirme ve Gotham’a bela getirme derdindeyken, Batman’de kendisini durdurmaya çalışacaktır. Bir de ana konuyla tamamen alakasız olarak Batman’i araştırmaya gelen Vicki Vale konuyla ilgisinden tamamen sapıp Bruce Wayne’e aşık olur. Haliyle Vicki Batman’i unutur, Bruce’u araştırmaya başlar. Bu sırada Joker de kendisine aşık olur. Oradan da alakasız bir yan konu ortaya çıkar.

Artılar/Eksiler

Jack Nicholson’ın adının Batman’i oynayan Michael Keaton’dan önce yazılmasının bir sebebi var. Filmi alıp taşıyan karakter tartışmasız Joker. Batman bir gizem unsuru olarak kalırken, Joker’in deliliği ve anında aksiyona geçişi karakteri bir tık ileri götürüyor. Tabii ki burada tartışmasız en büyük pay, her filminde başka bir oyunculuk dersi veren Jack Nicholson’da. Hatta biraz daha derine inersek Jack Nicholson’ın Joker’i, 70-80’lerdeki komedi malzemesi Batman anlayışı ile daha modern, daha gerçekçi ve daha karanlık Batman imajı arasında ideal bir köprü görevi görüyor. Yine Batman’in tek yönlü ve karanlık karakteriyle Joker’in daha renkli ve çok yönlü kişiliğinin oluşturduğu tezat da kesinlikle filmi zenginleştiren unsurlardan biri. Bu sebeple ilk artımız Jack Nicholson’ın Joker’ine gidiyor.

İkinci büyük artımız ise filmin yönetmeni Tim Burton’a. Yukarıda söylediğim o eski parodi kahraman Batman’i alıp onu çok daha karanlık, çok daha set bir hale getirebilmek büyük başarı. Batman zaten gotik bir karakter ve Tim Burton’ın da gotik dünyalar yaratma konusundaki başarısı kesinlikle şüphe götürmez. Kendisinin bu başarısını filmdeki Gotham şehri imajında görebiliyorsunuz. Çok fazla detay vermeye gerek kalmadan Gotham’ın nasıl bir şehir olduğunu size anlatabiliyor. Aynı başarıyı Batman’de de görebiliyoruz. Kendisinin karanlık imajı, düşmanlara bir efsane olarak korku verme amacı Burton tarafından o kadar güzel anlaşılmış ve aktarılmış ki, hayran olmamak elde değil. Büyün bunları da teknolojik olarak çok kısıtlı bir dönemde yapmış olması da başarıyı daha değerli kılıyor.

Hikayenin basit ama çoğu noktada tutarlı yapısı ve anlatmak istediğini net ifade etmesini de artı kısmına yazabiliriz. Tabii Vicki Vale kısmını eksilere yazmak koşuluyla. Birincisi Kim Bassinger kariyeri boyunca güzel bir yüzden (ki o kısmı da tartışmaya açık) fazlası olamamış ve bu filmde istisna değil. Hani rol yapamadığını ben bile anladıysam, ciddi film eleştirmenleri neler dememişlerdir. Bir de kendisinin şansızlığı hem karakter, hem de karakterin hikaye bağlanışı fazla yapmacık ve yüzeysel. Hani sırf filmde bir kadın eklensin, arada azıcık bir aşk olayı da olsun diye konulmuş gibi.

Ana kahramanımız ise misyonunu yerine getiriyor. Michael Keaton’da aynı şekilde. O dönem ilk seçildiğinde çoğu kitleden bizim Ben Affleck’e verdiğimize yakın bir tepki çekmiş ama sonuçta aynı şekilde sıfatı taşımayı başarmış. Hayat değiştiren efsane bir oyunculuk sunmuyor ama sonuçta “Ne biçim bir Batman olmuşsun sen” de dedirtmiyor. Yan roller için de benzer şeyleri söyleyebiliriz. Yani böyle çok üst düzey, “Aman Tanrım” denilecek bir durum yok ama her biri konulduğu rolün hakkını vermeyi başarıyorlar.

Bir artı da Batman’ın abartısız yerinde ekipmanlarına verebiliriz. Daha sonradan maymuna dönecek, Bat-Kredi Kartına kadar saçmalaşacak olduğunu düşününce buradaki ekipman gayet yeterli. Bir ekstra artıyı Batmobil’e ve göğsündeki sarı logoyu saymazsak (ki o dönem için normal sayılabilir) kostüme vermemiz gerekiyor. Batmobil görmüş olduğum en güzel en temaya uygun ve etkileyici Batmobil tasarımlarından biri. Kullanım hissini yaşamak istiyorsanız Arkham Knight’taki temasını denemenizi tavsiye ederim. Kostüm için de hem işlev, hem de imaj açısından kusursuza yakın olduğunu söyleyebiliriz.

Çekim kalitesinin günümüzün gerisinde olduğunu söylesem şaşırmazsınız sanırım. Buna rağmen sizi çok rahatsız edecek bir efekt durumu olmadığı için filmde çok büyük bir eksi sayılmaz. Ama bunun tersi olarak Danny Elfman tarafından yapılmış olan müzikler tam Batman havasını yansıtmakta. Zaten efsane olmuş Batman ana müziği ve genel filmin atmosferine uygun diğer müziklerle beraber büyük bir artıyı da oraya ekliyoruz.

Sonuç

Sonuçta evet film bazı zamanlarda yaşını gösterse de, bazı küçük eksileri yer alsa da hala izlemeye değer bir film durumunda. Yeni nesil, aksiyon manyaklarının sonuna kadar dayanıp dayanamayacağını bilmiyorum ama kaliteli bir film izlemek isteyen, dönemine rağmen Tim Burton’ın yapmaya çalıştığını anlayacak kapasitede olanlar, o dönemin genel düzeyini hatırlayacak yaşta olanlar ve tabii ki bu filmi zamanında izlemiş olanlar için film hala kendisini izletmeyi başarıyor. Jack Nicholson’ın oyunculuk dersi, karanlık Batman (ve Gotham) imajı hususunda Tim Burton’ın efsane yaklaşımı ve Batman’in tonunu belirleyen Danny Elfman müzikleri için bile izlenir. Benim yaşıtlarım için de o Parliament Sinema Kulübü havasını bir kez daha yaşamak için izlenmesi gereken filmdir.

Siz ne düşünüyorsunuz? Yorumlarınızı ekleyerek yazıya katkıda bulunabilirsiniz. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın..

Spread the love

2 geri izleme / bildirim

  1. AltList – Yılbaşı Temalı İzlenesi 5 Film – AltDünya
  2. AltList - DCEU Dışındaki 20 DC Filmi Sıralaması - AltDünya

Bir yanıt bırakın