DiziYorum – The End of the F***ing World S01 (2017)

Yazıda “The End of the F***ing World” dizisiyle ilgili spoiler yoktur. Yazının tek amacı eğer hala bu diziyi duymayan varsa, bir uyansın, silkinsin, kendine gelsin ve oturup bu diziyi izlesin. Hakikaten başarılı bir iş yapmışlar. Takdir ediyoruz. Yazıyı da gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.

Künye

Oyuncular: Alex Lawther, Jessica Barden, Gemma Whelan, Barry Ward, Wunmi Mosaku, Christine Bottomley, Steve Oram, Navin Chowdhry
Platform: Netflix
Tür: Kara Mizah, Komedi, Dram, Aksiyon
Ülke: İngiltere, Yayın Tarihi: 24 Ekim 2017 Bölüm Sayısı: 8

https://www.youtube.com/watch?v=vbiiik_T3Bo

Giriş

Bir süredir Netflix’i en başta neden sevdiğimi, takdir ettiğimi unutmaya başlamıştım. Yazılarda özgür platform, marjinal mecra falan diye bahsediyor olsam da aslında kendilerini sıradan bir televizyon kanalı haline getirmeye çalıştıkları izlenimine kapılmıyor değildim. Ucuz sitcom’lar, sıradan programlar, klişe diziler, haddinden fazla belgesel falan Netflix’in arşivini fazla doldurmaya başladı diye düşünüyordum. Bugün birazcık boşluk buldum ve ne izlesem diye gezindim durdum. Çok vaktim yoktu ve dizi bölümleri haddinden fazla uzundu, bitiremeyeceğim bir işe başlamak istemedim. Filmleri gezdim, şöyle heyecan veren, mutlak izlesem dediğim filme denk gelemedim, merak ettiklerime başladım ama çok sarmadı.

Tam o esnada bugün 2.sezonunun haberini okuduğum bir dizi geldi aklıma; The End of the F***ing World. Daha önce bir kaç kez Netflix tavsiyelerinde denk gelmiş ama uzun ismi ve sıradan fragmanıyla çok merak uyandırmamıştı bende. Neymiş diye bakarken ilk bölümün 18 dakika ve toplamda 8 bölüm olduğunu gördüm. Yaş sınırı 16+ olan bir dizinin bu kadar kısa olması alışılmış bir şey değildi. Bu süreyi boşa da olsa harcaya bileceğime karar verdim ve ilk bölümü izledim. Yaklaşık 160 dakika sonra (bölüm başına ortalama 20 dakika falan oluyor) kurşun yemiş gibi karşınızdayım ve bu diziyi nasıl anlatsam da kaçıranlara ulaştırsam diye düşünüyorum. (Bu arada vaktim kısa yazıyı yetiştiremesem de psikolojimi anlayın işte). Aynı dizi gibi hiç vakit kaybetmeyip detaylara dalalım.

Hikaye

İki 17 yaşındaki liseli ergen gencin hikayesini takip ediyoruz. James kendinin psikopat olduğundan hemen hemen emindir. Bir şeyler hissedebilmek için elini kızartma makinesi sokmuşluğu da vardır. Hayvan öldürme dönemlerini bitirmiş, daha büyük hedeflere geçme eğilimindedir. Alyssa ise topluma uyamamakta ve hayata karşı nefretle dolmaktadır. Annesinin silikliğinden ve üvey babasının tacizlerinden sıkılmış, gündelik hayattaki her şeye tepkilidir. Bu ikili bir şekilde birbirlerini bulurlar. Sonrasında şiddet ve suç dolu bir maceraya çıkacaklardır. (Spoilersız anca bu kadar oluyor. Böyle tırt değil hikaye emin olun)

Artılar/Eksiler

Şimdi The End of the F***ing World ‘ün en büyük artısı hiç kuşkusuz “net”liği. Dizi lafı dolandırma, olayları dramatize etme falan gibi şeylerle vakit kaybetmiyor. Olaylar, yaşananlar net ve filtresiz bir şekilde sunuluyor. Bir şey açıklarken de akışı bozmuyor, kahramanlarınızın düşüncelerini pat diye yapıştırıyor, konuyu kapatıyor. Olaylar da aynı hızla gelişiyor. Kahramanlarımızın tanışmaları, birlikte yolculuğa çıkmaları falan herhangi uzun bir ön hazırlanmaya ihtiyaç duymuyor. Her olay tam olarak “Hadi yapalım mı? Yapalım” şeklinde gelişiyor. Böylelikle dizinin süresi şişmiyor, hiç bir noktada sıkmıyor ve dizi son derece seri bir şekilde akıyor.

Bunun bir avantajı olarak dizi size çok kısa sürede çok farklı duyguları ard arda yaşatabiliyor. Olaylar öyle ani, öyle şok edici olarak gelişiyor ki, bir saniye önce “Ay ne kadar romantik” deyip duygusal anlara gark olurken, bir anda şiddet ve vahşetten dumur olabiliyorsunuz. Bir sonraki sahnede kahkahayı basabiliyorsunuz. The End of the F***ing World hiç bir şekilde sizi bu geçişlere hazırlamıyor, hatta bu şok etkisini özenle kullanıyor. Bu durum zaten toplam süresi kısa olan dizinin sürükleyiciliğini ve kesintisiz izlenebilirliğini (burada binge’i çevirme çabamı görüyoruz) arttırıyor. Ana türümüz kara mizah ve bunun da hakkını layığıyla veriyor dizimiz. Mizahı da karalığı da sonuna kadar hissettirmeyi başarıyor.

Dizi derdini net anlatıyor ama bu referanslar, çağrışımlarla dolu olmasına engel olmuyor. Bariz Bonny & Clyde ve True Romance esintileri dışında Transpotting’den Pulp Fiction’a kadar pek çok referansı bu kısa süreye eklemeyi başarmışlar. Dizinin seri ve hızlı akışının sorun olmamasında bu tercihinde önemli olduğunu düşünüyorum. Dizi yukarıdaki örneklerdeki gibi şiddeti ve argoyu kullanmaktan çekinmiyor. Yani bir gore şeklinde rahatsız edici düzeyde gözümüze sokuluyor olmasa da yer yer gerçekçi ölüm kan sahneleri olduğu için hassas bünyelere uygun olmayabilir. Zaten 16+ olarak geçiyor ama yine de uyarayım dedim.

Oyunculuklara denebilecek hiç bir şey yok. Tamamı brit kadromuzda sırıtan, role uymamış dediğimiz bir isim bile yok. En başta ana karakterlerimiz James ve Alyssa arasındaki sinerji muhteşem, birbirlerini çok iyi tamamlıyorlar ve çok ilginç bir ikili oluyorlar. Tabi kendileri bireysel olarak da yine karakterlerine muhteşem derinlik kayarak başarılı, akılda kalıcı bir performans ortaya koymayı başarıyorlar. Karakterlerimizin hikayeleri ilgi çekici, başlarından gelenler şoke edici ama hiç bir yerde zorlama bir duruma denk gelmiyorsunuz. Her olay ne kadar şok edici olsa da aklınıza bir şekilde yatıyor. Psikopat olduğunu düşünen James’in bile düşünceleri bir noktaya kadar size de mantıklı geliyor. Her karakterle ve kafasından geçenlerle bir şekilde empati kurabiliyorsunuz. Bir de dizinin karakter gelişiminin muhteşem olduğunu eklemem lazım. En ideal örnek James ama hemen her karakterin bir ilerleyişi var. Kısa sürede bu kadar şey başarmak muhteşem hakikaten.

Aynı başarıyı yan karakterler için de rahatlıkla söyleyebiliyoruz. GoT’da tanıdığımız Gemma Whelan burada da sempatimizi kazanmayı başarıyor. Onun içinde bulunduğu duygusal durum çok güzel verilmiş. Diğer karakterler de yine kalitelerini ortaya koyuyorlar. Bunun yanında James’in babasının yaşadığı iki farklı durumu (izlemiş olanlar ilk bölümlerdeki ve son bir kaç bölümdeki halini hayal edin) muazzam yansıttığı için Steve Oram’a da bir not düşmek istedim. Bu arada yan karakterler demişken ana olay elbetteki ikilimiz üzerinden ilerliyor ama yan karakterlerin de en az onlar kadar ilgi çekici olduklarını ve boşa yazılmış hiç bir karakter olmadığını da ekleyeyim. Zaten öz olan dizi yan karakterleri de öz bir şekilde seçmiş. Bu arada Nick Cave’in oğlunun da kısa bir rolü olduğunu not olarak düşelim.

The End of the F***ing World akış ve görsellik olarak da Transpotting ile Wes Anderson tarzı arasında (tabi Wes’e kıyasla biraz daha vahşi 🙂 ) bir yol izliyor. Bir çizgi romandan adapte edildiğini düşünürsek anlatım dilinin son derece uygun olduğunu düşünüyorum. Bazı sahnelerin aynı çizgi romandaki gibi kasıtlı yakın çekim, karaktere zoom falan gibi tercihlerle o havaya olabildiğince yaklaşmaya çalışmışlar. Hatta düşünce balonu yerine dış ses kullanımıyla aynı etkiyi yaratmış olmalarını da çok başarılı buldum. Dizinin bu anlatım tarzını başta yadırgayabilirsiniz ama kısa sürede adapte olacaksınız ve hoşunuza gidecektir. Dizi bittiğinde de bu paragrafta söylemek istediğimi düşünüp, “evet ya, çizgi romanvariydi” diyeceğinizi düşünüyorum. Herkes çok övmüş, ben çok iplemedim ama soundtrack’inin de çok iyi olduğu söylenegelen bir şey. Ben daha çok olaylara odaklandığım için kaçırmışım.

Sonuç

Netflix’in nasıl işlere imza atması gerektiğinin ideal örneği The End of the F***ing World. Netflix’in çıkış amacı olan (ve haftalık bölümlü dizilere girerek yavaş yavaş kaybetmeye başladığı) “binge” konseptine hem süre hem de akışkanlığıyla muhteşem uyuyor. İçeriği de hem çok taze geliyor, hem de size çok yabancı olmayan bir hikaye sunuyor. Oyunculuklardan karakterlere, şok unsuruna kadar harcadığınız süre çok kısa olsa da bu sürenin hakkını ve çok daha fazlasını sunmayı başarıyor The End of the F***ing World. Uzun süredir animasyon dışında dizi izleyemeyen beni bu şekilde vurduğunu düşünürsek sizlerinde en azından bir şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın