DiziYorum – Stranger Things S03 (2019)

Artılar/Eksiler

Stranger Things ‘in konsepti çok basit aslında, olumsuz yorumların büyük kısmının bu konsepti hala anlayamamış olmaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Stranger Things 80’ler dönemine gönderme yapan, hatta o dönemin ciddi gibi dursa da bir parodisi olan, hem içerik ve mantık (işte bilim, teknik, taktik anlayışı falan gibi) olarak hem de genel yaklaşım, estetik anlayış olarak o dönemin dizi ve sinema anlayışının biraz güncelleştirilerek modernleştirilmiş hali. Rusların kötü adam olması tam o soğuk savaş dönemine denk geliyor olmasından kaynaklı. Küçücük çocukların bir kaç parça metalden dev anten yapmaları da yine o dönemin bilim kurgu anlayışına gönderme. Bunu anlamayıp, “abi çok fazla mantık hatası var” demek biraz olayı anlamadığını gösteriyor kanımca.

Dizinin çok fazla twist içermemesi de gene benzer bir mantıktan kaynaklanıyor. O dönemin dizi film anlayışını takip etmek istemesi ve bu anlayışı benimsemesinden kaynaklı dizi çok fazla farklı yöne girmiyor, genelde o dönemde kullanılmış “bilindik” yöntemleri ve yolları tercih ediyor. Bunu bir eksi olarak da görebilirsiniz ya da benim gibi nostaljik havayı hissetmenin, tanıdık bildik bir şeyleri modern bir gözle görmenin keyfine de bakabilirsiniz. Bu noktada zevkler/renkler davası biraz öne çıkıyor elbetteki. Bu tip eleştirilerde karşı olduğum şey, diğer iki sezonda da aynı durum mevcutken bu sezon sanki bu olayla ilk kez karşılaşılmış gibi davranılıyor olması. İlk iki sezonu yere göre sığdıramayanlar bu sezon niyeyse aynı durum olmasına rağmen yermeyi seçmişler. Neyse.

Bu konuları hallettiysek, biraz daha detaylandıralım. Bence dizinin akışı genel olarak süper ilerliyor. Çocuk olarak başlayan tayfamızın her sezon biraz daha büyümeleri ve yaşlarına uygun şekilde yeni dertler edinmeleri keyifli. Az görüşüyor olsak da (sezonlar arasındaki süre biraz uzun) artık her biri ailemizin fertleri haline geldiler. Eşimin Will’i kendi evladı gibi görmesi ve arka planda kalmasına gösterdiği tepki de buna güzel bir örnek. Bu sezon artık ergenliğin, hormonların etkileriyle ve kadrodaki dişi sayısının artmasıyla gönül işlerinin öne çıkıyor olmasını normal kabul etmekle beraber, Mike-Eleven ilişkisini biraz fazla yapmacık buldum. Yani çok daha güzel ve doğal anlatılabilirdi diye düşünüyorum. İlk sezon orijinal bir karakter olarak başlayan Eleven ne üzücüdür ki en kötü gelişim gösteren karakterlerden biri olarak kaldı. Bir süper kahraman olmasına rağmen kendi karakterinde bir ilginçlik yoktu. Bu sezon da Mike’la takılması ve bu ilişkinin olabilecek en ergen şekilde gösterilmesi bu karakterin artık fan-favorite olmayacağı bir yola sokmak üzereydi.

Stranger Things - Max and Eleven

Ancak Eleven’ın Max ile olan kız kıza takılma atraksiyonları bu durumu kurtardı diyebiliriz ve bu sezon en azından Eleven hakkında olumlu bir iki cümle sarf edebilmemizi sağladı. Max zaten geçen sezon favorilerimdendi, bu sezon da Eleven’a bff olup iyi bir yer kapmış kendine. Eleven’ın hikaye arc’ında esas olayı kopartan kişi ise Hopper’dı. Hem başta kızının sevgili yapmasına verdiği tepki, sonra da Joyce’la yaşadıkları aşk/nefret ilişkisi dizinin en öne çıkan kısımlarından biriydi. tartışmasız Hopper dizideki en iyi karakter gelişimine sahip kişi. İçine kapalı alkolik adamdan, endişeli babaya, oradan da kalbini açmaya çalışan ağır aşık adama çok güzel evrildi. Kendisinin sezon finalindeki ölümü dramatik etki olarak yerindeydi kanımca ama yeni sezonda geri döndürürlerse biraz hayal kırıklığı yaşarım. Yarattığı başarılı dramatik etki kaybolur, bence o yola girmesinler.

Hopper evet başarılıydı ama bu sezon favorim hiç tartışmasız Steve, Robin, Dustin ve Erica’nın oluşturduğu gruptu. Hem koskoca Rus ordusuna boylarına bakmadan kafa tutmaları, hem birbirleri ile iletişimleri, hem de her karakterin şu ana kadar ki kabuğunu bir şekilde kırmasıyla en eğlenceli ve en doyurucu hikaye arc’ı kendilerinin ki oldu. Steve de sezonlar boyunca güzel gelişim gösteren karakterlerden biri, Dustin zaten dizinin en sempatik karakterlerden biri, Robin’in de bu sezon çok güzel bir ekleme olmuş ve sondaki gay twisti ile de uzun zaman sonra ilk defa dizinin beni şaşırtmasını sağladı. Erica ise abisinin daha düşük olduğu bu sezonda onun boşluğunu başarıyla doldurmuş.

Stranger Things - Steve, Dustin, Robin

Bu sezonda hikaye arc’ı beni tatmin etmeyen bir diğer çiftimiz de Nancy ve Jonathan ikilisi oldu. Nancy kullanılarak dönemin kadın ayrımcılığına dikkat çekilmek istenmiş, ancak biraz fazla suni kalmış. İkilimiz arasındaki ilişkinin de çok ahım şahım bir numarası olmayınca, senaryodaki konumları da çok kritik olmadığı için bu ikilimiz hala sevmediğim bir çift olarak yerlerini aldılar. Yani her sahnelerinde bu ikili olmasaymış da dizi gayet güzel ilerleyebilir ve hatta vakit kazanılırmış diye düşünmeden edemedim. Geçen sezonun insan kötüsü Billy’nin bu sezon artık insan olmayan kötülüğe evrilmesi de hoş bir yaklaşım olmuş. Hatta hikaye boyunca bu kötü çocuğun kötü oluşuna bile değinmişler. Derinlik katmış. Yalnız kendisinin Nancy’nin annesiyle olan kısmı çok havada kalmış ve alakasız olmuş.

Bu sezonun belki de eleştirilmesindeki en büyük sebep sanırım bu sefer gerilim dozajının çok altta kalmış olması. Dizinin önceki sezonlarında sürekli verdikleri gerilim, bu sefer hem karakterlerimizin biraz fazla kendilerine güvenli durmalarıyla ya da mizah öğesinin fazla öne çıkmasıyla yok denecek kadar az kalmış. Diziyi gerileyim amacıyla izlemediğim için beni çok rahatsız etmedi ve bunun bir tercih olduğunu düşündüm. Çünkü önceki sezonlarda da bu gerilim havasını bozacak çok fazla şey oluyordu. Ancak şu bir gerçek, çok fazla ağır gerici sahne ve bunu destekleyecek sahne kullanmadığı için bu sezon kötücül düşmanımız beklenen etkiyi yaratamadı. Yani geçmiş düşmanlardan çok daha büyük ve korkutucu durmasına rağmen bir saniye bile kahramanlarımız yenileceğini düşünmedik, sadece nasıl yapacaklarına odaklandık. Ki aslında insanların ele geçiriliyor olmasının üzerinde verilebilecek çok güzel gerilimler olabilirdi. Burada tek istisna olarak Jake Busey’nin oynadığı Bruce (gazetedeki sarışın tip) tiplemesine bir şapka çıkartmak lazım. Nancy ile olan sahnelerindeki tipiyle bir artıyı haketti.

Stranger Things - Hopper and Joyce

Kötü Ruslarla ilgili bir kaç bir şey daha söyleyeyim. Dizinin böylesi sağlam bir geyiği bu kadar ciddi bir şekilde verebilmesi apayrı bir başarıdır. Yani AVM’nin alt katında bir laboratuvar kurmuş, hatta İngilizce bilmeyen çalışanlarıyla Amerika’da kendine üs edinmiş bir organizasyon oluşturmak çok yaratıcıydı. Bunların suikastçisinin de Ivan Drago ile Terminator karışımı olması da olayı bambaşka bir boyuta getirmiş. Bir kaç yorumda bu adamlar neden Amerika’da deney yapıldığı açıklanmamış denmiş, diziyi dikkatli izlemedikleri için anlamadıklarını düşünüyorum. Sezonun en başarılı duygu değişimlerinden birinin sahibi (geçen sezon ki Bob gibi, ühühü) Alexei bunu gayet güzel açıklayıp, burada geçidin zaten daha önce açılmış olmasından kaynaklı tekrar açmanın kolaylığından bahsediyor ama tabi yorum yapan herkes diziyi tam izlemiyor. Neyse.

Bunun dışında bu sezon aslında kötülerden çok kahramanlarımızın kendi aralarında ilişkilere odaklıydı. Yani Will’in arkadaş grubunun ilişkileri yüzünden dağılışı, Eleven’ın dişiliğini keşfetmesi, Steve’in başarısızlığı ile yüzleşmesi, Hopper’ın kendini dış dünyaya açması falan gibi daha insancıl konular üzerine odaklanmışlar ve bu sebeple fantastik öğeler biraz yan konu gibi kalmış. Karakterlerle kurduğum empatilerden ötürü bu durum aslında beni dizinin doğaüstü kısımlarından daha çok çekti. Dedim ya hanım Will kendi çocuğu gibi Will’i savunuyordu, ben de aynı durumu neredeyse tüm karakterler için yaşadım. O sebeple önceki deneyimlere kıyasla çok daha kişisel bir sezon oldu benim için. Geçtiği dönemin de benim çocukluğuma yaklaşıyor olmasının da etkisi vardı tabi.

Karakter odaklılık dışında dizi başka bazı konulara da değinmeden geçmemiş. Kadın ayrımcılığı dışında dizi AVM üzerinden kapitalizmin yerel esnafa etkisini, vali üzerinden yozlaşmanın sonuçlarına kadar pek çok politik konuya da hafif dokunmuş ve bu dokunuşlar organik olduğu için çok rahatsız etmiyor. Referanslar ise bu sezon gümbür gümbür gelmiş. Yukarıda bahsettiğim Body Snatchers’dan, Terminator’e, Back to the Future’a kadar pek çok göz önünde göndermenin yanında, arka planda bir kaç laf ile ya da bir iki görsel ile selam çaktıkları pek çok 80’ler referansıyla yine o eski tadı yakalamışlar. Müzikler de yine aynı şekilde alıştığımız, keyif aldığımız nostaljik işlerden oluşuyordu.

Bu sezonu öne çıkaran bir diğer unsur da görselliğiydi. Belli ki Netflix kesenin ağzını açmış ve ne isterlerse yapmalarına izin vermiş. Hopper’ın olduğu son sahneden, AVM’nin sıfırdan inşa edilip inanılmaz güzel durmasından zaten bir sinema bütçesinin aktığı anlaşılıyor. Önceki sezonlarla kıyaslamak için de ilk sezondaki Demogorgon’la son sahnedeki Demogorgon’ı kıyaslamanız yeterli. Dizi boyunca sahne olduğunu düşündüğüm ya da yapmacık durmuş dediğim hiç bir kısım olmadı. Tasarım olarak da son derece başarılı olmuş. AVM ayrı bir keyifli olmuş, Rus’ların gizli sığınakları da. Atmosfer olarak da normalden daha aydınlık geçse de son derece yeterli olduğunu düşünüyorum.

Sonuç olarak Stranger Things’in her sezonunun bir adım ileri gittiğini, hem ekibimizin hem de düşmanların büyüdüğünü görüyor olmaktan son derece mutluyum. Çok sevdiğim bir şeyden bir doz daha almaktan çok keyif aldım. Küçük hatalarına rağmen genel olarak en fazla eğlendiğim sezon olduğunu söyleyebilirim. Sağdaki soldaki eleştirilere bakmayın, eleştirilen hak verdiğim kısımlar var ancak bu dizinin sevilme sebeplerini alıp onun üzerinden eleştirmeyi ya da dizide açıklanan bir konuyu kendisi kaçırdığı için olumsuz yorum yapma hakkını bulan kişileri iplemeyin. Zaten 8 bölümcük, hemen bitiveriyor ve son derece akıcı bir şekilde ilerliyor. Benim gibi vaktiniz kısıtlı olsa bile bir kaç günde bitirip tadını çıkarabilirsiniz. Diğer sezon için şimdiden sabırsızlanıyorum.

Bir yazının daha sonuna geldik. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın