ÇizgiRomanYorum – Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti Cilt 1 (2019)

İşbu yazıda Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti çizgi romanının YKY tarafından dilimize çevrilen ilk cildini spoiler (ciddi yazıyorum ya, heyecan kaçıran diye mi çevirsem?) olmaksızın yorumlamaya çalışacağız. Her kim ki bu yazıda spoiler var der, site o kişi hakkında eyleme geçme hakkını saklı tutar.

Künye

Yayıncı: Yapı Kredi Yayınları, orj: America’s Best Comics
Orjinal Adı: The League of Extraordinary Gentlemen Volume 1
Dil: Türkçe, Basım Yılı: 2019
Yazar: Alan Moore
Çizerler: Kevin O’Neill

Giriş

Vay be, Çizgi Roman yorum yazmayalı baya bir süre olmuş. Maddi zorluklarla (iki çocuk babası olmak kolay değil tabi) kapışan ben haliyle biraz ekstraya giren bu zevkimi azıcık ötelemek zorunda kaldım. Neyse ki bu ay çalıştığım yer bana zorunlu bir okuma görevi verdi, ben de bu fırsatı değerlendirip kitabın yanına bir iki çizgi roman daha ekledim. Özlemişim çizgi roman okumayı. Yeni çizgi romanlarımdan bir tanesi de uzun amandır merak ettiğim, şanını yer yer duyduğum ama bir türlü Türkçe okuma zevkine erişemediğim çizgi romanlardan biriydi; The League of Extra Ordinary Gentlemen yani Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti.

Alan Moore’u uzun uzadıya anlatmaya gerek yok, kendisi zaten efsane titrine çok önceden ulaşmış bir insan. Bu çizgi roman da kendisini büyük şirketlerin baskısından kurtarıp, keyfi yazmaya geçtiği döneme denk gelen işlerinden biri. Böyle olunca da haliyle merak ve beklentim yüksekti. Bir de Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti ‘nin (Türkçe’ye “Muhteşem Kahramanlar” diye çevirmişler, uhuhuh) iğrenç bir filmi vardı, Sean Connery gibi bir efsanenin adına rağmen sıradan bile sayılamayacak kalitedeydi. Nasıl oldu da Alan Moore’un bir işi bu kadar rezil edilebilir diye düşündüğümden çizgi romanını okumayı istiyordum. O sebeple yeni çizgi roman alma imkanım ortaya çıkıp, dükkanda bu çizgi romanı görünce hemen ekledim sepete. Peki okuduktan sonra nasıl buldum? İşte bu sorunun cevabı, az sonra, yazıda…

Hikaye

Olaylar 1898 yılında Mina Murray adlı hanımefendinin MI5 (İngiliz istihbarat şeysi) adına çeşitli sıradışı kişileri bir ekibe toplama çabası ile başlıyor. Bu kişiler masal ve hikayelerden hepimizin aşina olduğu Allan Quatermain, Dr. Henry Jekyll / Edward Hyde, Captain Nemo, Hawley Griffin / Görünmez Adam. Bu ilginç kadro “M” kod adlı bir kişi tarafından Birleşik Krallık için kritik önem taşıyan çeşitli görevlerde yer almak üzere toplanmıştır. Bu ilk ciltte ağırlıklı olarak ekibin bir araya gelişini ve birlikte ilk görevlerini izliyor olacağız.

Artılar/Eksiler

Hemen baştan belirteyim, Watchmen ya da V for Vendetta gibi vurucu bir iş bekliyorsanız biraz hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti, bu iki eser gibi sert bir şekilde başlamıyor ve o şekilde de ilerlemiyor. Çok fazla dumur yaşayacağınız uçlarda anlar da yok. Bu çizgi roman daha çok bir gizem, bir ajanlık hikayesi anlatma derdinde ve daha çok merak unsuru ile ilerlemeye çalışıyor. Bunu yaparken de ekibimize ve onların aralarındaki ilişkilere ağırlık veriyor. Ayrıca ekip neredeyse tümüyle anti-kahramandan oluşuyor olsa bile mesela bir Watchmen’deki Rorschach kadar şahsına münhasır ya da uçlarda değiller. Böyle olunca etkileyicilik olarak öncüllerinin biraz gerisinde başlıyor Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti.

Ekiple devam edelim, kendi hikayelerindeki hallerinin biraz daha döneme ve hikayeye adapte olmuş hallerini izliyoruz. Moore’un Avengers ya da Justice League gibi bir süper kahraman takımı oluşturmak istediği, bunu yaparken de işin biraz parodi boyutuna da kaçmak istediğini görebiliyorsunuz. Jeckyll/Hyde’ın Hulk referansı, Quatermaine’in Cap America’yla bağdaştırılabilir olması falan güzel. Yine de birbirleri ile ilişkilerini ve sinerjilerini saymazsak birey olarak beni çok içine çeken, arkasından “Yürü be” diye bağıracağım bir karakter yok. Her biri kendisinden bekleneni yapıp, üzerine çok bir şey koymuyorlar. İlerleyen ciltlerde daha sivrilenler olduğunu biliyorum ama burada karakterler değil de birbirleriyle ilişkilerine ve hikayeye odaklanıldığı için karakterler biraz sıradan kaldı sanırım. Mina’nın gizemli havası dışında fazla klasik kalmışlar, bu klasik hallerinin üzerine çıkamamışlar.

Karakterler arası sinerji ise keyifli. Bu birbiriyle alakasız kahramanları ortak bir görevde buluşturmak zor bir görev olsa da Moore çok zorlanmadan keyifli bir hikaye ile hepsini birbiriyle bağlamayı başarmış. Bu tip toplama kahramanlar durumlarda takımın dengesi ve sinerjisi önemlidir, bu konuda Moore son derece başarılı bir ekip dinamiği yakalamayı başarmış. Hikayenin ve kahramanlarımızın görevlerinin de çok üst düzey olmasa da güzel bir başlangıç ve orijin sunduğunu söyleyebiliriz. Hem görevlerinde yer alan gizem, hem Bay “M”nin yarattığı esrarengiz hava, hem de karakterlerimizin geçmişlerine ve aralarında ilişkiye duyduğumuz merak hikayenin akıcı bir şekilde ilerlemesini sağlıyor. Muhteşem değil, büyük sürprizlere de gebe olmuyor ama başından sonuna sıkılmadan okuyorsunuz.

Moore’un hikayesini anlatmayı seçtiği Büyük Britanya’nın Viktorya Dönemi olarak bilinen 1800’lerin ortası, 1900’lerin başı. Eğer bu döneme çok aşina değilseniz size taze gelecektir. Zaman zaman gotik hikayelerde falan kullanılan bu dönem, Moore’un hikayeye azıcık politiklik katması için uygun olmuş. Tüm kahramanlarımızı da bu döneme adapte etmek çok zor olmamış. Modern dünyada geçen hikayelerden sıkılanlara bir güzellik sunabilir. Çizimler de anlattığı dönemle uyumlu olmuş. Eski usul DC işlerine yakın olan ama renklendirmeleri sebebiyle daha modern duran bu çizimleri gayet yeterli buldum. Ama çizgi romanı esas güzel kılan, nostaljik hava yaratan eklentileri. Retro havadaki reklamlar, kapaklar, hikaye geçişleri falan aslında o kadar eski olmayan bir çizgi romana keyifli bir hava katmış.

Sonuç

Alan Moore’un adını görüp hemen beklentileri tavana çıkartanları tatmin etmeyecek ancak keyifli bir hikaye okumak isteyenlere güzel zaman geçirtecek bir çizgi roman olmuş Olağanüstü Beyefendiler Cemiyeti. Beklentileri doğru ayarlayıp, güzel de bir indirim denk getirirseniz Alan Moore koleksiyonunuzda hoş bir yeri olacaktır. Ama eğer Moore’un diğer efsanelerini (Killing Joke olur, Watchmen olur, V for Vendette olur) okumadıysanız, önce onları bir arşive katın, sonra paranız kalırsa buna dönersiniz. Bir başka yazıda görüşene dek esen kalın.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın