AltList – Marvel ve DC Dışında 15 Çizgi Roman Filmi

Çizgi roman filmlerinin sadece Marvel ve DC’nin tekelinde olduğunu düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Elbetteki bu furya başladığında firmalar hakları daha ucuz olan farklı çizgi roman işlerine de yöneleceklerdi ve yöneldiler. Belki bir kısmını izlediniz ama çizgi roman olduğundan haberiniz yoktu. Bir kısmının filmi olduğunu bilmiyordunuz. Bir kısmını unutmuştunuz. İşte size farklı yayınevlerinden çıkmış 15 çizgi roman filmi.

Alfabetik sıraya göre dizdim, sıralama yapmaya gönlüm razı olmadı. Tabii ki liste benim izlediklerim ve olumlu olumsuz yorum yapmaya değer olanlardan belirlendi, bir sürü de atladığım, atlamak durumunda kaldığım film oldu. Belki ikinci bir listede de onları ele alırım. Bir de burada eğer seri ise ilk filmi baz aldım, diğerleriyle ilgili kısacık yorum yaptım. Normalde her karakterden bir film alacaktım ama Dredd’e kıyamadım. Sizin eklemek istedikleriniz varsa, yorumlar kısmı size bekler. Buyrun efenim;

Barb Wire (1996)

Fragmanını izleyip sakın gaza gelmeyin sevgili okuyucular. Adeta bir Mad Max yaratılmış izlenimi veren, buram buram 90’lar kokan bu film, aslında en kötü süper kahraman filmlerinden biri. Kötü yazılmış senaryosu, anlamsız diyalogları, bel altı sulu anlayışı ve bir filmde olabilecek en kötü oyunculuklarıyla (Pamela Anderson başlı başlına bir facia) sonuna kadar izleyebilenin aziz olarak anılmasını sağlamaktadır. Çizgi romanı fena değil ama.

Dredd (2012)

Aslında bir kaç olumsuzluğuna rağmen film gayet başarılı. Karl Urban’ı bu filmde sevmiyorum ve olayları tek bir binaya sıkıştırmak potansiyelin harcanmasına sebep olmuş. Ama bunlar dışında Dredd’e yakışan, 90’lardaki (aşağıda yorumladığım) filme kıyasla başarılı bir reboot sayılır. Yine de gişede isteneni veremediği için devam filmi uzak görünüyor. Bir ara Netflix bu karaktere el atacak diyorlardı ama bir şey çıkmadı. Listedeki izlemeye değer işlerden biri.

Hellboy (2004)

Hellboy listenin en sağlam işlerinden biri. Guillermo del Toro imzası pek çok şeyi açıklıyor zaten. İlkinde çok belli olmasa da ikincisinde zaten kendisinin tarzı, farkı direkt belli oluyor. İlk film de güzel bir başlangıç hikayesi sunuyor. Hem büyülü, hem modern, hem de teknolojik. Bir tek kişilik olarak uysa da Ron Pearlman’ın Hellboy görüntüsü beni memnun etmemişti ama Abe ve Liz’in kattıkları hakikaten muhteşem. Bakalım reboot bu tadı yakalayabilecek mi? Çizgi romanları da kaçırmayın tabi.

Judge Dredd (1995)

Şimdi bu filmi severim çocukluğuma, gençliğime denk geldiği için. Öyle bir nostaljik durumunuz yoksa klasik 90’lar Stallone aksiyon filmi. Hatta çizgi romanı olmasa “Demolition Man”in devamı diye yutturabilirsiniz, ki onu daha çok severim. Burada Sandra Bullock’ın yerine komedi unsuru olarak Rob Schneider var, ki tam aynı tadı veremiyor. Onun dışında Stallone’un diğer filmlerinden ne eksik ne fazla. O dönem hoşunuza gidiyorsa izleyebilirsiniz.

Kick-Ass (2010)

Öncelikle şunu söyleyeyim, eğer imkanınız varsa, filmi falan boşverin, direkt çizgi romanı okuyun. Çok daha sert, çok daha gerçekçi. Ama tabii biraz daha rahatsız edici olabilir. Film de fena sayılmaz. Çok basit bir şekilde gerçek hayatta süper kahraman konseptini başarıyla uyguluyor. Kadro fena değil. Mizah/ciddiyet dozajını iyi tutturuyor. Devam filmi aynı düzeyde değil. Onu pas geçebilirsiniz. Yine de çizgi roman diyorum, Mark Millar rullaz.

Men In Black (1997)

Çizgi romanını okumadım ama ilk filmi en sevdiğim filmler arasında sayarım. Will Smith’in çoğu o dönemki filminde olduğu gibi yine eğlenceli, keyifli bir ikili dinamiğiyle ilginç bir konu üzerinden başarılı bir iş ortaya çıkmış. Tommy Lee Jones’un ciddi görünüşünün böylesi bir filmle oluşturduğu tezatın sunduğu mizah da paha biçilemez. Seri benim gözümde sonradan yavaş yavaş düşüşe geçmiş olsa da totalde ortalama üstü olarak harcadığınız vakte değecektir.

Sin City (2005)

Çizgi romanın birebir aynısını yapmak çoğu zaman yeterli olmasa da bu filmde kesinlikle doğru tercih. Farklı işlerin adamı Robert Rodriguez yanına da serinin yaratıcısı Frank Miller’ı almış, adeta sayfalardan fırlamış karakterlerle ve görsellikle listenin en şahsına münhasır işlerinden birine imza atmış. Filmin değişik görsel tonu bazılarınca yadırganabilir ama filmin içine girdikten, o noir havayı özümsedikten sonra çok rahatsız etmeyecektir. Devam filmi ise tamamen çöplük, ilk filmin gazına gelip vaktinizi boşa harcamamanızı öneririm.

Spread the love

1 geri izleme / bildirim

  1. Kahraman Kimlikleri - the Phantom - AltDünya

Bir yanıt bırakın