AltList – 3 Dijital Platformdan 3 İzlenesi İş

Uzun süredir sessiz sakin olan sitemizin parasını ödemeye devam ediyorum. Haliyle yılda bir defa da olsa yazı yazmam gerekir diye düşündüm. Ya aslında baya da bir şeyler izliyorum falan, yazılacak milyon şey var ama bir türlü oturup iki satır yazamıyorum. O sebeple (çocukların erken uyuması da etken tabi) şöyle kısa bir özet yapayım dedim, ne izledim, ne yaptım diye. Bunu da konsept olsun diye aktif para ödediğim (biri de (haklı olarak, adam gibi içerik üretmeyen bir siteyiz sonuçta) al ücretsiz izle demedi) üç platform temasına uydurayım, böylelikle hem dizi, hem de platform yorumlarım aradan çıksın dedim. İnşalla bu gaz başka yazıların da önünü açar, yeniden yazı ritmimi yakalar, sonra bir anda trend oluruz, sponsorluklar falan olur, ben de şu ekonomik zorluklarda biraz düze çıkarım. Tek yazıya ölümüne sorumluluk yükleme işi tamamsa buyrun listemize.

Ek not olarak HBO Max’in WB Discovery tarafından katledilmesi sebebiyle ülkemize gelişinin acelesi olmadığını, resmen para ödemediğim için listeye almadığım yerli platformlarda da bence para ödemeye değer en yakın platformun orjinal işlerde hakikaten orjinallik sunan BluTv olduğunu düşündüğümü ekleyerek sizi listeyle başbaşa bırakayım.

Disney Plus

Hepimizin MCU ve Star Wars gazıyla beklediğimiz platform bir süredir legal yollarla ülkemizde. Ben de ilk abonelik indirimiyle aldım ve istisnai durumlar dışında (bknz Netflix Sandman 🙂 ) boş zamanlarımı burada geçiriyorum. Başta adı Disney olduğu için 40’larına gelmekte olan bana (yaşlandım, ühühü) pek bir şey sunmayacak diye düşünmüştüm, ki Disney Plus olan tarafı biraz çerezlik zaten. Ancak işin içinde bir de Fox (yurtdışında Disney + Hulu paketi gibi geçiyor sanırım) olduğunu ve Fox’un güzel içerikleri olduğunu unutmuşum. Hatta MCU ve Star Wars en az sabırsızlandığım işler desem abartmış olmam. Zaten üç yorumlayacağım iş de bunlardan değil farkındaysanız.

Sonuç olarak ayda bir MCU ve bir Star Wars dizisi olsa parasını hak etmeyecek ancak işin içine nostaljik işler (80’ler X-Men, Spider-man hatta Darkwing Duck 🙂 ) ve sağlam Hulu işleri dahil olunca şu aşamada fiyat kalite olarak en cazip platform olduğunu düşünüyorum. Eğer tek tercih hakkınız varsa risksiz seçenek burası. Şimdi neler izlemişim bir bakalım.

1- Only Murders in the Building

İlk sıramızı sitemizin torpillileri alıyor tabii ki. Steve Martin ve Martin Short zaafımı gizleyecek değilim. Youtube’da ödül konuşmalarına kadar takip ediyorum bu ikiliyi. Bu diziyi duymuş ama Hulu’da olduğu için izleyebileceğimi hiç düşünmemiştim. Bir gün yeniler arasında gördüğümde yaşadığım sevinci anlatamam. Akranlarım bizim çocukluğumuzun “Murder She Wrote” dizisini hatırlar belki. O dizinin modernleşmiş hali diyebilirim. Hem gizemi, hem eğlencesi tam kararında bir cinayet dizisi olmuş. Martin Short’un show yaptığı dizide sadece Selena Gomez’i gereksiz buldum. Steve Martin’in yaptığı açıklamalardan son işi olma gibi bir durum da var, manevi değerini arttıran. Hayat değiştiren, iddialı, vurucu değil ama güzel zaman geçirmenizi sağlayacak naif ve tatlı bir iş. Mutlaka bir şans verin derim.

2- Prey

Predator’ın ilk iki filmi gençliğimde ayrı bir yerde. Sonrakilerin hakkını verdim diyemeyeceğim ama beni yakalayamamaları zaten pek çok şey ifade ediyor. Bu ise işi çok daha basite indirgese de konspetin ne kadar parlak olduğunu gösteriyor. Sadece konspet değil uygulama olarak da takdire şayan. Avcımızı ilkel bir kabileyle karşı karşıya getirip yine de bir mücadele ve bir tansiyon yaratabilmek büyük başarı. İlk filmi fazla andırsa da, bazı mesajları fazla göze soksa da, ne film boyunca sıkılıyorsunuz, ne de film bittikten sonra zamanınızı boşa geçirmiş hissediyorsunuz. Pek çok olumlu durum var, kısaca sayayım. Kadın karaktere hayran olmak için seksiliği kullanmaya gerek duyulmamış olması artı. Çok fazla efekte gerek duymadan doğal ve artistik bir ortam yaratmış olmalari artı. Basit bir metinden sağlam mesajlar (avcılık sömürgecilik gibi konularda) verebilmek, bunu yaparken ana konudan sapmamak artı. Daha pek çok artısı var ama onları da izleyip görün. Güzel bir predator filmi izlemek hala keyifli.

3- Hamilton

Amerika’nın eğlence sektöründe birinci sırada olmasının sebebi ellerindeki materyali cok güzel sunuyor olmaları. Sadece meraktan izlediğim bu iş aslında Amerika’nın kurucularından en az ilgi çekenini anlatıyor. Ama özellikle müzikler o kadar başarılı ki, nefes almadan sonuna kadar izledim. Müzikal sevmem çok ama bu işleyiş muazzamdı ve resmen kıskandım. Bizim Kurtuluş Savaşı hikayelerimiz çok daha etkileyici ama bunun çeyreği kadar güzel anlatılmadı hiç. Rap müzikle bir tarihi hikaye anlatılabileceğini düşünmemiştim. Sahne düzeni, anlatım biçimi, kareografiler vs hepsi muazzamdı. İzleyin hak vereceksiniz. Bizden birilerinin de bu işe bir el atması gerek diye düşünüyorum.

Bonus: Hit-Monkey S01

Kabul edelim MCU, Phase 4 ile artık o kadar ilgi çekici gelmiyor. Hem çok fazla konuya giriş yapıyorlar, hem olaylar çok karışık artık, hem multiverse işi anlatılan hikayelerin kritikliğini azaltıyor. Bir de Marvel formulü biraz baydı sanırım, hep aynı şeyleri izliyoruz gibi. O sebeple ana akım işleri değil de suikastçiye dönüşen bir maymunu anlatan yetişkin animasyonunu buraya almayı tercih ediyorum. Konunun abukluğu falan bir kenara, animasyon tarzından, mizahına, karakter kullanımına kadar her şeyiyle çok taze geldi. Modok da idare eder ama esas izlenesi iş Hit-Monkey. Bize böyle şeyler ver artık Marvel. Aynı hikayede karakterleri değiştirip yeni bir şeymiş gibi yapma. 

Netflix

En güçlü platform artık o kadar güçlü durmuyor değil mi? Yanlış kararların sizi nasıl bir anda düşürebildiğinin ideal örneği. Biz Netflix’i hem elit hem farklı işleri için sevmiştik. Onlar daha fazla kişiye ulaşalım diye dandik çakma işlere yatırım yaptılar. Bir süre daha sırf arşiviyle idare etti ama son fiyat artışlarıyla kalite-fiyat oranında iyice düştüler. Hisse kaybı son dönem ürünlerinde biraz kalite artışını sağladı gibi görünüyor ama “Dal rüzgarı affetse de kırılmıştır bir kere” 🙂 . Ben iki ekran kullanıyorum annemlerle paylaşabilmek için ama fiyat artışıyla acaba kapatsam mı noktasına geldim. Aşağıdaki işler ve komedi haftası biraz oraya kaymamı sağladıysa da, açıkçası ince bir ipliğe bağlıyım. Reklamlı hali gelirse de gözümdeki son saygınlığı da yok olacak. Hem işlerini kalitelendir hem fiyatını düşür Netflix, yoksa daha çok kayıp yaşayacaksın.

1- The Sandman

Daha yeni bitirdim ve tadı damağımda kaldı. Neil Gaiman’a ve Sandman çizgi romanlarına hayranlığımı dile getirdim zaman zaman, bu işi onlarla kıyaslarsanız hata yaparsınız. Oradaki masalsı, destansı havayı kare kare ekrana aktarsanız, karakterlerin birebir aynı aktörler bulsanız da (Zack Snyder’ın Watchmen’inin ruhsuzluğu örneğindeki gibi) o havayı vermez. O yüzden o ruhu alıp ekran estetiği ve canlı anlatıma yedirmelisiniz, ki bu muhteşem yapılmış. İki günde bitirdim tüm bölümleri ve en ufak bir sıkılmam en ufak bir “aman be” deyişim olmadı. Bir kaç gereksiz bulduğum değişiklik (Lady Constantine gibi. Konstıntayn diye okunduğunu yeni ögrendim bu arada. Ben hep konstantin diyordum 😉 ) olsa da onlar da rahatsız etmedi. Tüm karakterlerin ve hikayelerin hakkı verilmiş. Değişikliklerin bir kısmının da (ruby’yi alan adam mesela) hikayeye artı yazdığını da söyleyebiliriz hatta. Çok tartışılan Lucifer’in de cuk oturduğunu ekleyeyim. Uyarlama konusunda zirve noktası olabilir. Konuyu bilseniz de bilmeseniz da mutlaka izlemeniz gereken bir iş. 

2- Stranger Things S04

ST 3.sezonu cok lakayitti. Acaba Duffer kardeşler o sihirlerini kaybettiler mi derken son derece başarılı ve hakkını veren bir sezonla geri döndüler. Part 1’in sonundaki twiste cok erken uyandığım için ben de aynı etkiyi yaratmadı ve 5.sezona bir sürü şey bırakmalarını sevmedim ama genele baktığımda Netflix’teki en değerli 2-3 şeyden (Daredevil falan da Disney’e dönünce) biri olduğu kesin. Yalnız farklı kollardan ilerleyen hikayelerin büyük kısmının beni eskisi kadar cezbetmediğini itiraf etmeliyim. Eleven hikayesi ve pizzacı çocuklu tayfanın kısımlarının bir an önce bitmesini diledim sezon boyunca. Ama diğer ekipler iki kat tat verdiği için sonuç artı yazdı. Kapanışı biraz gereksiz olsa da Metallica’yla yaparak da bir artı daha aldılar. Yeni sezon için bu kadar bekletmezler umarım. 

3- Erşan Kuneri S01

İlginç bir ülkeyiz netekim. Erotik film çeken bir adamın hikayesi anlatılırken argo kullanılıyor diye eleştirmek nedir ya? Aynı adamlar ülke kültürümüze küfreden İvedik’i sanatsal buluyorlar. Neyse, Cem Yılmaz’ın Netflix’teki stand up’ı yeterince güldürmemiş, Kara Komik Filmler ise pek tat vermemişti bana. O yüzden “Acaba Cem Yılmaz da bitti mi?” diyerek başladığım Erşan Kuneri’de ise katıla katıla güldüm ve buna çok sevindim. O ilk muzur günlerinden daha olgun ama içindeki çocuğu da öldürmemiş Cem Yılmaz bence cok başarılı ve yine kendine has bir iş çıkartmış. İlginç karakterler ve onların kendi aralarındaki iletişim son derece eğlenceliydi. Ancak diziyi farklı yere koyan elbetteki bölüm sonu mini filmleriydi. Her biri aynı mizah düzeyinde olmasa da, hem sektör hem janra eleştirisi olarak kendi görevlerini yerine getirmişler. 3.bölümdeki Kooperatif Kemal ve Çağlar Çorumlu performansı ise bambaşka bir boyut olmuş. Cem Yılmaz yakaladığı bu ekiple bu tarz şahsına münhasır işler çıkartmaya devam eder diye umuyorum.

Bonus: Love, Death & Robots S03

Bu antoloji işi doğru kullanılır ise çok başarılı olabiliyor. Netflix’in bu serisi de herhangi bir ana akım ürüne direkt bağlı olmadan çok ilgi çekici işler çıkartmayı başarıyor. Başarısını şuradan anlıyorum, çoğu bölüm bittikten sonra “bu komple bir film/dizi olabilirmiş ya” diye düşündüm. Görsel çeşitlilik son derece yerinde ve kesinlikle o konuda da bir şölen sunuyorlar. Kendi devamlarını da yapıyorlar ki, üç robot gibi çok keyifli sonuçlar çıkartıyorlar, ki bence devam bölümlerinin sayısının artması güzel olabilir. Sonuç olarak 3 sezonda kalitelerini düşürmeden çok nadir boş bölüm çıkartarak bu alanda kendilerine has bir yer edindiler. Her yeni sezon geldiğinde kısa bir süre ayırarak keyifli zaman geçirmek için ideal.

Amazon Prime

Hala nasıl bu fiyattalar anlamak mümkün değil. Hayır 10 lira bile değil, diziler, filmler falan ayrı da, bedava oyunlar, alışveriş fırsatları falan da var. Çok değişik. Bütçeniz yoksa bile sırf bu artılar yüzünden alınır bence. Neyse biz kendi işimize dönersek. Bir türlü bu platformun hakkını veremiyorum. Başta hızlı başlamıştım ama sonrasını getiremedim. Mesela Time Wheel güzel gözüküyor, ilk bölümden sonrasını izleyemedim. Picard’a başladım, devam edemedim. Lotr gelecek, izleyebilecek miyim emin değilim. Bir sürü de ilgi çekici ve kaliteli görünen, merak ettiğim ama zaman ayıramadığım iş var. Tek dijital platform olma konusunda, orjinalleri dışındaki içerikleri açısından rakiplerinden biraz geride kalıyorlar gibi geliyor. Ama açık konuşuyorum bu fiyata her türlü değer. Sırf Boys için bile verilir. Hele vaktiniz benden çoksa diger işlere de göz gezdirir, hoşunuza giden işler de yakalayabilirsiniz. Keşke tüm işleri izleyip yazabilseydim ama şimdilik bunlarla idare edin.

1- The Boys S03

İkinci sezonda kendini fazla ciddiye alan, mesaj vericem diye aslını unutan bir Boys görmüştük. Bu sezon yeniden kendilerine geldiler. Uçları zorlayan, kendisiyle alay eden, alay ederken eğlendiren ama bir yandan da takip edilesi bir şeyler anlatan bir sezon olmuş. Karakterler, ilişkiler artık iyice oturduğu için buraları sallamaları, sorun yaratmaları yerinde olmuş. Yalnız bence bu dizi limitine geldi. Yani dördüncü sezon final sezonu olmalı ve yeni işlere yelken açmalılar. Homelander zıbıttı, zıbıtacak, aman diyim konusu artık baydı. Sona ermesi lazım acilen. Spin off’larından umutluyum. Bir de Amazon’a bu diziyi sansürlediği için hayal kırıklığı yaşadığımı iletmek istiyorum. Lütfen yabancılar ne görüyorsa biz de görelim. 

2- Good Omens S01

Neil Gaiman ne yapsa listeme alırım. Hele bu işte Terry Pratchett da var ki, tadından yenmiyor. Terry ustadın işlerine aşinaysaniz bu dizi tam sizlik. Normal işler artık beni kesmiyor bana farklı kafalardan çıkmış işler lazım diyorsanız yine yeriniz burası. “Küfürle güldürmesinler gerçekten güldürürken düşündürsünler”cilerdenseniz ahanda kralı burada. Alıştığınız işlerden farklı ama dikkatinizi verirseniz size hak ettiğiniz zeka düzeyinde bir eğlence sunuyor. Kadro zaten inanılmaz. İkinci sezonu Amazon’a yeniden zaman ayırma sebebim olacak kuşkusuz. Sabırsızlıkla bekliyoruz.

3- Invincible S01

Elimizi sallasak süper kahraman parodisine çarptığımız şu günlerde, hatta aynı Amazon kanlı canlı (live action’ı çevirdim) the Boys’la bu işin kralını yapmışken, merkezinde son derece klişe bir şekilde süper kahraman babanın, güçlerini yeni keşfeden ergen çocuğu olması sebebiyle de çok inanarak başlamadığım animasyon dizisini sonuna kadar sıkılmadan, keyifle izledim. Ortaya çok yeni bir şey koymadığına dair önyargım doğru çıkmakla beraber, keyifli bir işlenişle eğlenceli bir seyir yaratmayı başarmışlar. Diziyi ilginç bir şekilde parodiliği değil, karakterlere odaklandığı kısımlar taşıyor. Yani Mark’ın ilişki sorunları, normal anne / süper kahraman baba çelişkileri, süper ekiplerin içindeki dinamikler falan gayet güzel çalışıyor, ne zaman dizi süper kahramanlarla alay etmeye çalışsa hem mizah fazlasıyla yetersiz kalıyor, hem de çok zorlama duruyor. Bunun yanında inanılmaz vahşet içermesine rağmen (her türlü 18+. Durduk yere psikolojinizi bozmayın) çizimlerin inanılmaz canlı renkler içermesinin yarattığı tezat da dizinim seyir zevkini arttırıyor. 

Bonus: The Boys: Diabolical S01

İnsanlarin Amazon’u ana takip sebebi büyük ölçüde The Boys, doğrudur. Onlar da bunun farkında olmalı ki, markayı güzel şekilde desteklemeye devam ediyorlar. Bu tip animasyon antolojilerini çok gördük, genelde bir iki tane bölüm dışında gereksiz olur. Ama burada sıkıldığım bir bölüm hatırlamıyorum. Kullanılan görsel tarzlar da her antolojide kullanılarak artık suyu çıkarılmış anime tarzlarından farklı olduğu için, bundan gına gelmiş olan bana ilaç gibi geldi. Yine olayları çok ciddiye almadan, sırf eğlence olsun diye anlatılıyor olması da dizinin ruhuna son derece uygun. İşte bu tarz yan işlerin başarılı olması da, spin off ile ilgili umutlarımızı yükseltiyor.

Spread the love

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın